Karakeçililerin Anadolu’ya ilk gelişleri Malazgirt
Savaşı’ndan çok daha öncedir. XI. Yüzyıl başlarında buralarda yerleşmeye
başladıkları tarihi kayıtlara geçmiştir. Çağrı Bey’in komutanlığında Türkmenler,
1018’de Doğu Anadolu’daki Ermenileri bozguna uğratır.
Aslında Malazgirt Savaşı, Doğu Anadolu’ya yerleşen Türkleri
buradan atmak için düzenlenmiştir.
Savaşı yitiren Bizanslılar için çöküş dönemi başlamıştı!
Türkmenler bundan sonra 200 yıl boyunca kafileler halinde Anadolu
içlerine doğru ilerleyişlerini sürdürmüşlerdir. Bunların arasında tabii ki
Kayılar ve Karakeçililer de vardı.
Bazı Ermeni (Anadolu’ya Kuzey Yunanistan’dan gelmişlerdir)
kaynaklarında Anadolu’ya gelen Türkler şöyle anlatılır:
“Mızrak, ok, yaydan oluşan silahları çekili, beli kemerli,
uzun ve örgülü saçlı, rüzgar gibi uçan atlıları karşısında hiçbir güç duramaz.
Yağmur gibi yağan okları bütün hedefleri yok eder.”
Bilge Kağan kayınpederine bir kent tesis ederek, budunu
(ulusu) ile orada yaşamasını ister. O ise: “Şehirde, köyde yaşamak bizim
işimize gelmez. Göçebe kalırsak Çinlilerle daha iyi mücadele ederiz” der.
Selçukname’nin yazarı: “Sakın olmaya ki şehirlerde
oturasınız, yerleşesiniz. Zira şehirlerde oturanların ili ve boyu malum olmaz.
Beylik ve asalet ancak göçebelikte, Türkmenliktedir” diyerek atalarının
nasihatını bildirir.
Yazıcıoğlu tarihinde de şöyle bir rivayet var. Merhum Kara
Osman dahi daim bu öğüdü oğullarına verirmiş: “Olmasın ki oturak, olasız ki
beğlik, Türkmenlik ve Yörüklük edenlerde kalur” demiş.
Araştırmacı-Yazar Muharrem Bayar’ın “Karakeçili Yörük
Aşiretinin Kültür Hayatı” adlı eserinde rivayetlere uygun güzel bir dörtlük var.
Birlikte okuyalım:
“Ekme bağ, bağlanırsın.
Ekme ekin, eğlenirsin.
Çek deveyi, sür koyunu.
Bir gün olur ‘bey’lenirsin.”
Tam bir konargöçer yaşamı anlatılıyor. Asalet ve beylik
özgür olmakla eşdeğer tutuluyor.
Türkmenler yerleşik yaşama geçen boydaşları için ‘Yatuk’
(tembel) tabirini kullanmışlardır. (Kuzey Bulgaristan Türkleri ahşaptan yapılan
bir su kabına ‘yatık’ derler.) Daha sonraları toprak sahibi olmak, asalet ve
itibar unsuru olarak kabul edilmiştir.
Yazar Muharrem Bayar’ın aktardığına göre, Seyitgazi’nin
Bahşişli köylüleri: “Ecdadımız Horasan’dan beriye yürüyerek gelmiş. Yörük yürüdü,
kıllı deriyi sürüdü demişler, adımız Yörük olmuş. Bizim atalarımız Toroslar’dan
gelmiş. Hala oralarda akrabalarımız var” derler.
Ertuğrulgazi ve Osmangazi devrinde Bitinya (Bursa) denilen
yöreye pek çok Türkmen toplulukları yanında Karakeçili oymakları da gelip
yerleşmiştir. Bunlarla Uludağ çevresine ve Bursa ovasına doğru akınlar
düzenlenmiştir. Türkmenler ve Yörükler yeni fethedilen yörelere yerleşerek
köyler kurmaya başlamışlardır. Buralardan daha batıya giderek Balıkesir ve
Manisa dolaylarını yurt tutan Karakeçili obaları da olmuştur. Sonraki yıllarda
Balkanlara dek ulaşmışlardır. Özellikle XVIII. ve XIX. yüzyıllarda zorunlu
iskana tabi tutulmuşlardır.
Karakeçili Aşireti’nin önemli önderlerinden biri olan Hacı Bekir
Sıddık Bey’in, 1905 yılında bastırdığı “Karakeçili Aşireti” adlı kitapçıkta, kendisine
bağlı olan Karakeçili köylerinin sayımını yaptırdığı ifade ediliyor. Ancak Balıkesir
ve Manisa’dakiler sayım dışı bırakılmıştır. Eskişehir, Kütahya, Afyon, Bursa,
Adapazarı, Kocaeli, Uşak ve Aydın’ın bir bölümü alınmıştır.
Karakeçililer daima devletin ve padişahın yanında yer
almışlar, Anadolu’daki isyanlara katılmamışlardır. Devletin görünmeyen gücü ve
dayanağı olmuşlardır. Bu nedenle Yavuz Sultan Selim ve II. Abdülhamit
tarafından takdir ve taltif edilmişler, kendilerine ünvanlar ve beratlar
verilmiştir.
Hacı Bekir Sıddık Bey, XIX. Yüzyılın sonlarına doğru,
çevresindeki bütün aşiret oymaklarını örgütledi. Bunlardan Karakeçili Süvari
Alayı’nı kurdu. Bu alaya katılanların listesi, 1905’te yayınlanan kitapçıkta
yer aldı.
Listenin 21. sırasında İnegöl’ün Karakaya köyünden Mustafa
Ağa’nın 6, 22. sırada Sekri köyünden Hacı Mustafa Ağa’nın 5 ve Bayramşah
köyünden Osman Ağa’nın da 3 atlı asker temin ettiği görülüyor. Dağ ilçeleri ile
ilgili bir kayıt yok.
435 kişiden oluşan bu süvari birliği; 1897 Yunan Savaşı,
1912 Balkan Savaşı, 1914 I. Dünya Savaşı ve Kurtuluş savaşlarında görev
yapmıştır.
II. Abdülhamid’in muhafız alayında, Bursa çevresindeki
Karakeçililer de bulunmaktaydı. (Mirzaoba, Muratoba köyleri gibi)
Karakeçili ünlü bir kumandan olan Arif Bey; II. Erkanı
Harbiye reisi olarak Mustafa Kemal’le beraber Samsun’a çıkan subaylar arasında
yer almıştır. Yunanlılara karşı savaşıp, I. ve II. Bozkır ayaklanmalarını
bastırmıştır.
Günümüzde Bursa
çevresindeki Karakeçili yerleşmeleri:
Bugünkü İnegöl’ün 93 köyünden 65’i Yörük ve Manav halktan
oluşuyor.
Kayı boyuna mensup
köyler: Turgutalp, Gelene, Süle, Yiğitköy, Tekke, Kıran, Sırnaz,
Doğanyurdu, Bilal, Kulaca (Osmanlı sancağı vardı), Sungurpaşa.
Karakeçili Yörük
köyleri: Karagölet, Akbaşlar, Gömez, Yeniyörük, Hacıhasan.
Bunlardan ikisi (Akbaşlar ve Yeniyörük) yazımızda adı geçen
broşürde de yer alıyor. Karagölet’in de o yıllarda Yenişehir’e bağlı olduğu
anlaşılıyor.
Araştırmacı-yazar Muharrem Bayar’ın; XIX. Yüzyıl başlarına
ait İnegöl ile ilgili arşiv kayıtlarından tespit etmiş olduğu kadarıyla oymak
ve aşiretlerden başlıcaları şunlardır:
Akçakoyunlu, Acır, Ali Beyler, Alişar, Alpagut, Arifli,
Armutlar, Avşar, Bademli, Bağlı, Barçınlı, Bektaşlar, Boynuyoğunlu, Buraklı,
Cafer Kethüda, Eyiciler, Fakihler, Gedikler, Genceli, Geyikli, Genelioğlu vb.
Bursa köylerinde yaşayan halkın büyük çoğunluğunu Türkmen,
Yörük ve Manav denilen gruplar oluşturur. Bunlar Oğuz boylarındandır. Bir
bölümü dışında, hangi köyün hangi boydan olduğu tam olarak belli değildir.
Çünkü bir kısmı hangi boyan ve hangi oymaktan olduklarını unutmuşlardır. Bazı
köylerde de birkaç boya mensup oymaklar birbirine karışmıştır. Bu nedenle
birçoğu Yörük diye anılırlar. En çok bilinenler, Kayı boyuna bağlı Karakeçili oymağı
ve Kızık boyudur.
Bursa çevresinde boylarla ilgili birçok damga bulunmuştur.
Dağ ilçelerine bağlı 160 kadar köy vardır. Bunların hemen
tamamı Türkmen ve Yörük kökenlidir. Önemli bir bölümü Karakeçili Türkmen
aşiretine mensuptur.
En ünlü Karakeçili köyleri şunlardır:
Çeki, Sadağı ………………………………………(Orhaneli)
Bu iki köyde de Yörük şenlikleri yapılır.
Kocakovacık, Belenören, Yağcılar, Akçapınar………(Keles)
En önemli ve en güzel Yörük şenliklerinden biri
Kocakovacık’ta yapılıyor. Bu köy, Yörüklere özgü yemek ve giysileri ile
ünlüdür.
Durhasan …………………………………………(Büyükorhan)
Gölbaşı / Akçeler …………………………………….(Kestel)
Dışkaya ………………………………………………(Gürsu)
Mirzaoba, Kaymakoba, Hançerli……………………(Mudanya)
Orhan Gazi, bir ara beyliğin hazinesini Hançerli köyünde
muhafaza etmiştir.
Muratoba …………………………………………….(Gemlik)
Beylik, Boğazköy …………………………………(Karacabey)
Bozağaç…………………………………………….(MKPaşa)
Bu bölgede her yıl Yörük şenlikleri düzenleniyor.
Seferiışıklar (Osmangazi), Baraklı (Keles), Yörükler
(İznik), Bursa’nın ünlü Yörük köyleri arasındadır.
Mary Lucy Jane Garnett adlı batılı bir yazar, Türkmen ve
Yörüklerin sağlam ve sağlıklı olmalarını, doğal seleksiyona bağlıyor. “Hastalıklı
ve güçsüz bebekler ölünce geriye sağlam bir nesil kalıyor” diyor.
Kanaatimizce bu tez bir dereceye kadar doğrudur. Yüzyıllarca
doğa ile iç içe yaşayan konar-göçerlerin hastalıklı, zayıf ve dayanıksız
nesilleri, doğa tarafından bir şekilde elenmiştir. Yani Darvin’in dediği gibi,
“Doğal seleksiyona” uğramıştır. Geride sağlam, dayanıklı, sağlıklı ve güçlü
olanlar kalmıştır.
Bu görüşü ırkçılığa kadar götürmek yanlış bir eylem olur.
Burada bir tespit yapılmıştır sadece.
Türkmen ve Yörüklerde fazla kavga-dövüş görülmez. Görülse de
araya giren hatırlı kişiler ve büyükler tarafından sorun çözülür. Bu nedenle
bunların ruh sağlıkları da gayet yerindedir.
Dede Korkut’un dediği gibi, “Boy boyladık, soy soyladık”.
Bunları yazarak mikro milliyetçilik yaratmak istemiyoruz. Zaten boy ve aşiret
aşamasını çoktan geride bırakan toplumumuz, sosyolojik olarak bir üst toplumsal
aşamaya geçerek Türk ulusunu ve Türkiye Cumhuriyeti’ni oluşturmuştur.
Amacımız; yeni nesile geldikleri kökeni göstererek, tarih ve
ulusalcılık bilincine katkıda bulunmaktır.
Hüseyin GENÇ /
Araştırmacı-Yazar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder