2007
yılı İnegöl fuarında çok ilginç ve aynı zamanda çok değerli bir Osmanlı mirası
da sergilendi. Sergiyi gezenlerin hemen dikkatini çeken ve ilgilenmelerine
neden olan bu nadide tarihi eser Osmanlı'nın ilk kuruluş yıllarından kaldığı
belertilen bir sancaktır! Bu kadar yıldır neden ortaya çıkarılmadığını
anlayamadım.
10
Haziran Pazar günü fuar alanını dolaşırken; İnegöl Halk Eğitim Müdürlüğü
standında yer alan bu sancağı görünce hemen incelemeye koyuldum.
Standda
görevli olan Halk Eğitim müdür yardımcısı, Emin Erbay'a sancak hakkında neler bildiğini
sordum, şunları anlattı:
“Bu
gördüğünüz sancak daha önce Kulaca köyü camisinde muhafaza ediliyordu.
Bayramlarda ve özel günlerde kılıfından çıkarılarak, köy içinde dolaştırılır
sonra yeniden yerine konulurdu. Bu gösteriler, belki de Osmanlı'nın kuruluşundan
beri bu şekilde devam edip gelmiş. Sancak, bazan yağışlı havalarda da dışarıya
çıkarılmış, sonra kurumadan yerine konmuş. Sık sık yinelenen bu hareketler
sonucunda, sancak çürümeye yüz tutmuş. Bu arada delinen, yırtılan yerleri
olmuş. Harfleri kopmuş. Sonra yıpranmış haliyle bir kutuya konularak kaderine
terkedilmiş. O sıralarda köyü ziyarete giden kaymakam sancağı çürümüş ve harap
bir halde görünce alıp İnegöl'e getiriyor. Halk Eğitim Müdürlüğü'ne teslim
ederek onarılmasını istiyor. Biz de bunu güzel bir elden geçirip, tamir ettik.
Eksik yerlerini tamamladık ve yeniden kaymakamlığa teslim ettik. Sancak şimdi
kaymakamlıkta muhafaza ediliyor. Sergi için buraya getirdik.”
Sancağın
tam olarak ne zaman ve kimler tarafından bu köye verildiği bilinmiyor. Ancak
Selçukluların son döneminde veya Osmanlı'nın ilk yıllarında olduğu yolunda
görüşler var. Kimbilir belki de başka bir yere veya kimseye verilip, sonradan
da buraya getirilmiş de olabilir! Bu hususu tam bilemiyoruz. Ne amaçla
verildiği de belli değil! Neyi anlattığı da. Bu sancağı biz birçok kimseye
gösterdik. Ama tatmin edici bir açıklama alamadık. Hatta bir tarih profösörüne
gösterdik. O dahi işin içinden çıkamadı. Net bir görüş ortaya koyamadı. Sadece
Osmanlılar'da iki yüzünde de yazı olan sancak görülmediğini belirtti. Benim
bildiklerim bu kadar.”
Anlatılanlardan
sonra daha dikkatli bir şekilde incelemeye koyuldum sancağı. Sancak yaklaşık olarak 1.75 x 1.25 m. ebatlarındaydı. Arap
abecesi ile siyah kumaş üzerine, her iki yüzüne de beyazla Kur'andan ayetler
yazılmış. Ayrıca sarı renkle özel işaretler konmuş. Buların üzerinde
yoğunlaştırdım ilgimi. Ne olduklarını anlamaya çalıştım! Sonunda şu kanaate
vardım ki; 1. yüzün sol tarafındaki işaretlerden biri “Bayat boyu'nun tersine
çevrilmiş damgasıydı. Yanındaki ters bastonu andıran sarı renkli şeklin neye
benzediğini tam olarak çözümleyemedik. Bu da bir Türk boyunun veya bir
oymağının damgası olabilir diye düşünüyorum! Eymür boyu damgası olma olasılığı
yüksek. 2. yüzün sol tarafında da 3 çatallı bir dala benzeyen yine sarı renkli
bir şekil daha vardı. Bu da Karakeçili Yörükleri'nin 'kaşık sapı' diye
adlandırdıkları damgalarına çok benziyordu. Karakeçililer bu damgayı nazar ile
hastalıklardan ve belalardan korunmak için, eşyaların üzeri ve evlerinin duvarlarına,
ahırların eşiklerine de çizerlerdi. Sancağın ahşap sereninin ucunda, üzerinde
ayetler yazılı bir alemi bulunuyordu. En tepesinde ise yine “Bayat Boyu'nun
metal bir simgesi yer alıyordu. Sancağın kenarları sırma saçaklarla
süslenmişti. Yazı ve şekiller için toprak boya kullanılmıştır. Sancak üzerinde
damgaları bulunan boy ve oymakların güç birliği yaptıkları simgeleniyor burada.
1.
yüzünde Latin harfleri ile
Arapça olarak şu ayetler yazılı:
“Bismillahirrahmanirrahim.
Nasrun mine'llahi ve fethun karib ve
beşşiri'l müminin.
Elem tera keyfe daraba'llahü meselen
kelimeten tayyibeten.
Metselina, Mernuş, Mekşelina,
Kefeştataynuş.
Radıya'llahu teala aleyhim ecmain.”
2.
yüzün Latin abecesi ile
Arapçası:
“Bismillahirrahmanirrahim.
Nasrun mine'llahi ve fethun karib ve
beşşiri'l mü'mimin.
Ya eyyü elezine amenu. İntenfürullahe
yen sur küm ve yüsebbit akdane küm.
Sancakta yer alan Arapça yazıların
(ayetlerin) Latin harfleri ile Türkçe olarak yazılışı şöyle:
1.
yüzü:
Muhammed Allah
Esirgeyen
ve bağışlayan Allah'ın adıyla...
“Yardım
Allah'tandır ve zafer yakındır.
İnananlara
müjdele.
Allah'ın
güzel bir kelime ile nasıl misal verdiğini düşünmüyor musun?
Ya
hu! Ya
hu!
Metselina,
Mernüş, Mekselina, Kafeytataynüş...(Ashabı-Kehf)
Allah'ü
teali onların hepsinden razı olsun.
Ömer Ebu Bekir
2.
yüzü:
Ali Osman
Esirgeyen
ve bağışlayan Allah'ın adıyla...
Yardım
Allah'tandır ve zafer yakındır.
İnananlara
müjdele.
Ey
inananlar!... Eğer
(emirlere uyup yerine getirmekle) Allah'a yardım ederseniz, Allah da size
yardım eder ve (ayaklarımızı) yere sağlam bastırır.
Hüseyin Hasan
Mühür
Her
iki yüzündeki Kur'an ayetleri besmeleyle başlıyor. İlk 1. ve 2. ayetler
birbirinin aynısı.
Sancağın
birinci yüzündeki 3 ayet Saff, Bakara ve İbrahim surelerinden alınmadır. 4.
cümle ise Bereket (Karınca) duasının sonundan alınmıştır. Ancak eksik ve
yanlışlıklar var. Doğrusu şöyle olmalıydı:
“Yemliha,
Mekselina, Mislina, Mernüş, Debernüş, Sazenüş, Kafeştatiyuş, Kitmir. Amin.”
Bu
eksikliğin muhtemelen onarım sırasındaki hatalardan kaynaklandığını sanıyoruz!
Bunlar Ashab-ı Kehf'i oluşturan isimlerdir.
1.
yüzündeki en alt satır 'küfi'
yazıyla (sanatsal yazı) yazılmıştır.
2.
yüzündeki ayetler, Saff, Bakara
ve Muhammed surelerinde geçmektedir.
Her iki yüzün köşelerine yakın yerlerinde
Allah, Muhammed, 4 halife ile Hasan ve Hüseyin adları yer alıyor. Bu isimlerin
camilerin iç duvarlarında da bulunduğunu biliyoruz. Yine iki tarafından birinde
Bayat boyu , diğerinde Karakeçili işaretleri görülüyor. Bunlar dini ve halkı
temsilen buraya konmuş olmalıdır! Gazalar sırasında kullanılan bir sancak olma
olasılığı yüksektir!..
Anlatılanlara
göre; Kulaca köyü muhtarı da bu konuda fazla bir şey bilmiyor. Yalnız daha
Osmanlı Devleti kurulmadan önce buralara Yörüklerin yerleştiği vurgulanıyor.
Adı
geçen köyün tarih kitaplarındaki adı Kulacahisar'dır. Burası 1283'teki Ermeni
Beli Savaşı'ndan sonra, 1284 yılında Osman Gazi tarafından 300 kişilik bir
kuvvetle fethedilmiştir. Osmanlıların ilk fethettiği kale burasıdır. Bugün
köyün bulunduğu yerde kale yoktur. Yıkılıp yok olmuştur.
Ermeni
Derbent'i Savaşı'nda şehit olan Osman Gazi'nin kardeşi Saru Batu'nun oğlu Bay
Koca'nın mezarı Kulaca yakınlarındaki Hamzabey köyündedir. İşte bu sancak o
yıllarda verilmiş olabilir!.
Anladığım
o ki; sancağın 1. yüzü Bayat boyunu, 2. yüzü Karakeçilileri (Kayı) temsil
ediyor gibi..
“İnegöl-Ertuğrulgazi
Kültür ve Yaşatma Derneği” yöneticileri konuyu araştırıyorlar.
Sancak,
derneğin katkılarıyla eski tarihi belediye binasında kurulan İnegöl Kent
Müzesi'nde sergilenecek.
Bu sancağın benzerleri Keles'in Küçükkovacık
ve Orhaneli'nin Sırıl köylerinde bulunuyor.
Hüseyin Genç / Araştırmacı Yazar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder