Bursa'nın Mudanya ilçesine bağlı Mirzaoba ve Kaymakoba ile Gemlik'e bağlı Muratoba köyleri, Osmanlı'nın ilk yıllarında buralara gelip yerleşen üç kardeş tarafından kurulmuştur. Bu üç kardeş, Osmanlı'yı kuran Kayı boyunun Karakeçili oymağına mensuptur.
Mirzaobalı
emekli öğretmen Sait Alper; bu köylerin tarihi, gelenekleri, adetleri ve sosyal
yaşantıları ile ilgili bize şu bilgileri aktarıyor..
“Osman
Gazi zamanında Bizans İmparatoru deniz yoluyla Mudanya üzerinden Bursa’ya
yardım gönderiyordu. Mudanya ve çevresinde bulunan Rum köyleri de bu
yardımların geçekleştirilmesine katkı yapıyorlardı. Bu durum Bursa'nın fethini geciktiriyordu. Hastalanan
babasının yerine geçen Orhan Gazi, Bursa
kalesine dışarıdan gelen yardımların kesilmesinin kaleyi fethetmede kolaylık
sağlayacağını düşünüyordu! Bu düşüncesini kumandanları ile toplantı yaparak
münazara edip, değerlendirdi. Bursa
ve çevresinin geniş bir çembere alınıp kontrol edilmesi, kaleye dışarıdan gelen
yardımların kesilmesi kararına vardılar. Orhan Gazi kumandanlarından Mirza
Bey’e Mudanya sahillerinin ve yöresinin kontrolü için ileri karakol görevi
verdi.
Kumandan
Mirza üç karakol çadır obasını toplayarak Bursa’nın
kuzebatısına doğru yola çıktı. Askerlerinin bir kısmını da Piremir’de Orhan
Gazi’nin kumandasında bırakmıştı. Mirza Bey’le hareket eden her oba söylencelere göre 50 atlı asker
ve onların eşlerinden, çocuklarından, yük hayvanlarından ve davarlarından oluşuyordu.
Mirza’nın obası Bursa’dan kuzeybatıya 40 kilometre yol aldı.
Önden giden akıncıların görüp yerleşim için planladıkları bugünkü Mirzaoba
Köyü’nün bulunduğu yere üç oba kurdular. Bunlara aşağı oba, orta oba, yukarı
oba dediler. Burası Mudanya dağlarının güney tarafında Uludağ’ın karlı tepesini
uzaktan görüyordu. Obalar sivri tepenin eteğinde, çağlayanın düzlüğünden
başlayarak yukarı doğru kurulmuştur. O zamanlar buraları yüksek ağaçlarla
doluydu. Dağ eteklerinde geyikler dolaşıyor, dere boylarında yerveler yerlembeç
uçuşuyordu. Etraf çeşitli çiçeklerle bezeli, davarların otlayıp yiyeceği
çeşitli çayırlarla zengindi. Çağlayandan sonra düzlükte dere haline gelen
tertemiz sular, ağaçların arasından çağıldayarak akıp gidiyordu. Su seslerine
ağaçlarda öten çeşitli kuşların sesleri karışıyordu. Çağlayanın yanında
kaynayan pınarın suları yazın serin, kışın ılıktı. Burası dünyada bulunan
cennetten bir köşe gibiydi. Mudanya tepelerinin Bursa’ya bakan bu güney
yamaçlarında kar daha erken kalktığından yöre otlak için çok elverişliydi.
Obanın doğusunda Hozna deresi, Değirmen deresi, batısında Yusuf deresi,
dağlardan süzülüp geliyordu.
Obanın kuzeyinde Çarşamba kayası, Kayapınar ve
yukarıda Sivritepe, daha ötede Kocadüz Marmara Denizi’ni görüyordu. Sivritepe,
Kocadüz ve çevre tepelerden Rumların yerleşim yeri olan Siği (Kumyaka), Trilye
(Zeytibağı), batıda Yalıçiftlik, Eşkel, Eğerce sahilleri gözlenebiliyordu.
Denize bakıldığında İmralı adası ve Bozburun görülebiliyordu. Burası Bursa’ya
yardıma gelen deniz vasıtalarının
gözetlenmesi için en uygun yerdi. Obanın güneyinde Dereköy, batıda Veletler
(Çınarlı) adlı Rum köyleri vardı. Bu Rum köylerini ve bir uç karakolu olarak
kontrol edebilmek ve çevrede düzeni sağlayabilmek için obanın kuruluş yeri çok
iyi seçilmişti.
Obanın
atlı yiğitleri korunma ve çevreyi denetime alma planlarını yapıyordu. Gruplara
ayrılıyor, Rum köylerine gidiliyor, Orhan Gazinin emirleri iletiliyordu.
Mirza
bu görevleri yaparken yalnız değildi. Yanında kızkardeşi Kaymak'ın obası, iki
kilometre batısında kurulmuştu. Barabali vadisinin geçişini tutmuş, obasını
Kurt tepesinin güney düzlüğüne kurmuştu. Obanın düzlüğünde bulunan Kocapınar
bol ve tatlı suyu ile kocaman bir gölcük oluşturuyordu. Oba düzlüğü ve gölcük
çevresi kara kavak, çınar, dışbudak ve karaağaçlarla gölgeleniyordu. Çevre
rengarenk çiçeklerle dolu, çayırları gürdü. Obanın doğusunda Barabali vadisinde
akan Karadere, batısında bol sulu Değirmendere çağıldayarak akıyordu. Obanın
kuzeyi ile güneyi hayvanların otlamasına çok uygun meraları teşkil ediyordu.
Kaymak obasında sütler daha serin kalıyor ve kaymak daha bol oluyordu. Bir
söylenceye göre kaymağı bol oba sözü Kaymakoba adına dönüşmüştür. Kaymakoba’ya
ilişkin ikinci söylenceye göre ise oba Oğuzlar’ın Kayı boyu tarafından kurulmuş
ve Kayı obası adı, sonraları kaymağının bolluğundan dolayı Kaymakoba adına
dönüşmüştür. Üçüncü bir söylenceye göre Kaymak, Mirza’nın kızkardeşidir ve oba
kurucusunun adını alarak Kaymakoba olmuştur.
Kaymakoba
ve Mirzaoba birlikte hareket ederek çevrede dirlik ve düzeni sağlamıştır.
Denizden yapılan Bizans çıkarmalarını karşılamış, ileri karakol görevlerini en
iyi şekilde yapmışlardır.
Mirzaoba
ve Kaymakoba Bursa’nın fethi için görevlerini yaparken, çevrelerinde bulunan
diğer Türk boyları ile işbirliği yapmışlardır.
Mirza
ve çevresi, Bursa'nın kuzeybatısında tutunma mücadelesi verirken Mudanya üzerinden Bursa kalesine yardım
gönderemeyen Bizans bu defa İzmit, Karamürsel ve Gemlik üzerinden ipek yoluyla
Rum askeri birliklerini gönderiyor.
Orhan
Gazi Gemlik yönünden gelen Rum yardımlarını önlemek üzere bu sefer Mirza’nın
kardeşi Kumandan Murat’ı Gemlik yöresine uç karakol obası olarak
görevlendiriyor. Komutan Murat obasını toplayarak Bursa’nın
kuzeydoğusunda 40
kilometre gidiyor, şimdiki Muratoba Köyü yerinde
İstanbul-Bursa İpek Yolu’nun geçtiği stratejik bölgede obasını kuruyor.
Kaymakoba,
Muratoba, Mirzaoba adlı bu üç kardeş Bursa’nın
fethi için canla başla çalışıyorlar. Sekiz yıl mücadeleden sonra Bursa kalesi düşüyor. 6
Nisan 1326 tarihinde Bursa
fethediliyor.
Bursa’nın fethini haber
alan, Mirza’nın obasında tatlı bir telaş başlamıştır. Oğullar, leventler,
süvariler seferden obaya dönüyorlar. Çağlayan altındaki pınarın düzlüğünde
kazanlarda keşkekler, sütlü aşlar pişiriliyor. Nineler torunlarını koca cevizin,
koca çınarın, koca söğüdün dalına kurdukları salıncaklarda sallıyorlar. Tıpkı
büyük nineleri Hayyime Ana’nın Domur yaylasında Koca Mızık çamın dalında torunu
Osman Gazi’yi salladığı gibi, ninnilerle torunlarını uyutuyorlar. O günden bu
güne genç kızlar bayramı çağlayanın düzlüğünde yapar, karşıdan oba gençleri
işmar eder.
Bursa’nın fethinden sonra
obalar yerleştikleri yerlerde kalarak devletlerine hizmetlerini
sürdürmüşlerdir. Tımarlı sipahi olarak asker beslemişler, bulundukları
topraktan elde ettikleri gelirin öşürünü padişahlarına göndermişlerdir.
Mirzaoba
halkı Osmanlı padişahına akraba boydan olarak nerede Osmanlı seferi varsa
oradadır. Önce Bursa Namazgah’ta namaz kılınır, padişah seferi ve sebeplerini
açıklar, ordu dualarla sefere uğurlanırdı. Geride gözü yaşlı anneler, yüreği
dağlı genç gelinler; büyütür çocuğunu, besler davarını. Osmanlı'nın bir ferdi
olarak, padişah mülkü zenginleştimeye çabalar.. Osmanlı tarihine bakıldığında
İstanbul’un fethi, Kosova, Niğbolu, Varna, Çaldıran, Mohaç, Mercidabık,
Ridaniye,Yemen ve Çanakkale savaşlarında Mirzaobalı evlad-ı fatihan olmuştur.
Bursa fetihten sonra
Osmanlı Devleti’nin ilk olarak büyük bir başkenti olmuştur. İmparatorluk
döneminde ise kurulan Hüdavendigar vilayetinin merkezi Bursa sancağı olmuştur. Balıkesir, Afyon,
Kütahya ve Bilecik illeri Hüdavendigar vilayetine dahil edilmiştir. Osmanlı
döneminde Mudanya ve çevresi idari bakımdan ve askeri yönden Gemlik ilçesine
beğlıdır. Mudanya o zamanlar küçük bir kasaba durumundadır. Mudanya ve çevresinde
askerlik yaşı gelen gençler Gemlik askerlik şubesine gider işlemlerini
yaptırırlardı. Mirzaobalı gençler
padişaha akraba Kayı boyundan olduklarından, genellikle İstanbul’a gitmek üzere
saray askeri yazılırlardı. Saray askeri denilince, illa ki sarayda askerlik
yapılacak anlamına gelmezdi.
Mirzaobalılar
Osmanlı askerliği ve saray askerliği konusunda, örnek olarak Mirzaobalı Ali
Alper’den dinlediklerimin hikayesini yazmak, Osmanlı askerliği ve saray
askerliği konusunda Mirzaoba tarihine halk dilinden ışık tutacaktır. Çünkü
Osmanlı döneminde askerlik yaşı gelmiş her Mirzaobalı’nın ve kardeş obaların
gençlerinin askerlik işlemleri ve serüvenleri yaklaşık birbirine benzemektedir.
Mirzaobalı
Mehmet oğlu Ali (Alper) 1911 yılında askerlik yaşı geldiğinden Gemlik askerlik
şubesi atlı posta askerlerinin getirdiği askerlik emrini alır. Günü gelince
Gemlik askerlik Şubesi’ne gider, köyünü söyler, ismini yazdırır, askere gitmek
üzere teslim olur. Ali Alper gibi şubeye gelen padişaha akraba boydan olan
gençleri bir araya toplarlar ve vapurla İstanbul’a gönderirler. İstanbul’da
saray komutanı yeni gelen askerleri talimgahta sıralar, onlara yaklaşık şöyle
söylerdi: “Padişahımız hazretlerinin şeheri Dersaadet’e (İstanbul) hoş
geldiniz. Siz padişahımız hazretlerinin yakınlarısınız, padişahımız
hazretlerini ve mülkünü sizler koruyacaksınız. Siz burada Osmanlı askerliği
hakkında kurs göreceksiniz. Padişahımız hazretlerinin kulları olarak onun
Avrupa, Asya ve Afrika mülkünü öğreneceksiniz. Osmanlı askerlik sistemini
öğrenecek ve talim yapacaksınız.”
Muratobalı
emekli doktor Avni Domaniç; bu köyleri kuranların kardeş olmadıklarını,
Kaymakoba adının da Kayı’dan geldiğini söylemiştir. Kendi köyünün halkının
Domaniç taraflarından, oraya geldiğini ve soyadını da bundan dolayı aldığını
vurgulamıştır.
Ancak
Mirzaoba ve Kaymakoba adları Osmanlı’nın eski arşiv belgelerinde oymak adı
olarak geçmektedir. Muratoba adı da; 1905'de basılmış olan 'Karakeçili
Risalesi' adlı kitapçıkta Meram Obası olarak yazılıdır.
Adı geçen şahıs, Muratoba yakınlarındaki “Bayat” adlı köyde
yaşayanların da Karakeçili olduğunu belirtiyor. Ancak bugün oralarda bu adla
anılan bir köy yoktur. Burası Yeniköy olmalıdır.
Mirzaoba
köyünün tarihi camisi yıkılmıştır ancak minaresi ayaktadır. Koruma altına
alınmıştır. Yayına
hazırlayan: Hüseyin Genç
Yeniköy “Bayat” olarakta bilinmektedir.
YanıtlaSil