İlk yurtlarının Çin’in
kuzeyindeki topraklar olduğu yazılıp söylenir. Oralarda iken ‘Kimek’ (Kimak)
adıyla bilinirlerdi. Miladi 916 yılında ‘Hitay Devleti’ ortaya çıkınca, bunların
egemenliği altına girmemek için batıya doğru yolculukları başlar.. X. yy.ın
ortalarında Karadeniz’in kuzeyindeki bozkırlara yerleşerek ‘Kıpçak’ adını
alırlar. Bahsettiğimiz bu alana da ‘Kıpçak ülkesi’ denmiştir. O zamanlar daha
kuzeyde yaşayan Ruslar bunları ; ‘Ovalı’ adıyla isimlendirmişlerdir. Asiller
sınıfında bulunan Ruslar ise; ‘Polovestler’ (Sarışınlar) demişlerdir. Uzun
yıllar buralarda kalan ‘Kumanlar’, Tatar; Nogay gibi Türk grupları ile
kaynaşmışlardır. XI. yy. da daha batıya doğru ilerleyerek, kendilerine yeni
vatan arayışına girmişlerdir. Ukrayna ve Besarabya yörelerinde konaklayarak,
yaşamlarını buralarda sürdürmeye çalışmışlardır.. XI. yy.ın sonlarına doğru
Peçeneklerin yardımlarıyla Tuna vadisine ve Balkanlara inmişlerdir. Orta
Asya’dan batıya doğru olan göçleri bu topraklarda noktalanmıştır. Birçok
tarihçi de bu görüştedir.
Pomaklar;
uzunca bir tarih boyunca sürekli hareket halinde olmuşlar ve durmadan yer
değiştirmişlerdir. Buna rağmen kimliklerini korumasını bilmişler ve bugüne
kadar gelmişlerdir.
Avarlar,
Hunlar ve Peçenekler gibi bazı Türk kavimleri ise, kendilerini koruyamamışlar,
önce Hıristiyanlığı benimsemişler sonra da tarih sahnesinden silinip
gitmişlerdir. Gagavuz Türkleri ise bugün Moldova, Bulgaristan ve Romanya gibi
ülkelerde yaşamlarını Hıristiyan olarak sürdürmektedirler.
Pomaklar
fizik olarak genelde beyaz tenli, mavi gözlü ve sarışındırlar. Birçok kimse
bunların Slavlar ve diğer Avrupa halkları ile evlilikler yaptıklarından, çekik
kahverengi gözlerinin maviye dönüştüğünü düşünür! Böyle olanlardan daha çok,
göz renklerini çok eski atalarından almışlardır. Bugün Orta Asya’da yaşayan
Kırgızlar ve Türkmenler arasında da mavi gözlü insanlar çoktur. Pomaklar da en
batıda yaşayan mavi gözlü Türklerdir.
Birçok
tarih kitabında Türklerin Rumeli’ye 1356 yılında geçtikleri yazılıdır. Oysa bu
Anadolu üzerinden Rumeli’ye geçiştir. Türklerin Avrupa’nın bu bölgesine ilk
gelişleri, bundan 1000 yıl kadar öncesine dayanır. Avarlar, Hunlar, Bulgarlar,
Uzlar, Peçenekler ve Kumanlar birbiri ardından daha IV. yy. dan itibaren
kafileler halinde Karadeniz’in kuzeyinden gelerek Balkanlara, Rumeli’ye ve
Macaristan ovalarına yerleşmişlerdir. Osmanlılar buraları fethettiklerinde o
topraklarda zaten Türkler vardı. Hatta Osmanlılardan önce, Selçuklular zamanında
da Anadolu’dan gelenler olmuştur.
Balkanlar’a
ve Rumeli’ye yerleşen Kuman Türkleri, Slavlara karışarak dillerini
unutmuşlardır. O yıllarda Orta Avrupa’ya kadar gidenlerin bakiyeleri, bugünkü
Macaristan ile Beyaz Rusya’nın batısındaki köylerde yaşamlarını sürdürme çabası
içindedirler. Dillerini büyük ölçüde unutsalar da kökenlerinin nereden
geldiğinin farkındadırlar. Nasıl ki bugün Bulgaristan’da, Avrupa’da,
Amerika’da, Avustralya’da yaşayan Türklerin üçüncü nesilleri ana dillerini
konuşmakta zorlanıyorlarsa, bunlar da yüzyıllar önce benzer durumlara
düşmüşlerdir. Osmanlılar buralara ayak basınca, Balkanlar’da yaşayan Kuman
halkının büyük çoğunluğu bu yeni gelenleri kendilerinden bilerek, onlara yol
gösterip kılavuzluk etmişlerdir. İşte bunlara ‘Pomak’ denmiştir. Zaman içinde
dillerindeki Türkçe sözcük sayısı yeniden artmış ve bu arada İslamiyet’i de
benimsemişlerdir. Bulgarlar bunlara; ‘Bulgar Müslümanı’, Yunanlılar ise
‘Müslüman Grekler’ gibi adlar takmışlardır. Bunların Osmanlılar zamanında zorla
Müslümanlaştırıldıklarını ileri sürmüşlerdir. Yok böyle bir şey. Böyle bir şey
söz konusu olamaz. Zira onlar kendi istek ve arzuları ile İslamiyet’i
seçmişlerdir. Osmanlı; imparatorluk içinde hiçbir zaman, hiçbir yerde böyle bir
şeye tevessül etmemiştir. Öyle olsaydı önce tam Türkçe konuşan Gagavuzlardan
başlarlardı. Akıl ve mantık bunu gerektirmez mi? Pomaklar milliyetine ve dinine
bağlı insanlardır. 1956 yılında kendilerini Bulgarlaştırmak isteyenlere karşı
şiddetle karşı koymuşlar ve uygulamanın 1970’lere ertelenmesini sağlamışlardır.
O yıldan sonra da direnişleri devam etmiştir. Hiçbir zaman Bulgar olmamışlardır
ve Bulgarlığı da kabul etmezler.
’93 Harbi’nden
(1877 – 1878 Osmanlı- Rus Savaşı - Plevne’de) sonra bir kısmı Balkanların çeşitli
yerlerine bir kısmı da Anadolu’ya göç etmişlerdir.
Günümüzde
Pomakların yoğun olarak yaşadıkları yerler; Bulgaristan’da Rodop dağları
çevresi, Pirin yöresi, Tatarpazarcığı, Lofça ve Plevne dolaylarıdır. Genel
olarak adı geçen yerlerin dağlık alanlarındaki köylerde yaşarlar. Bundan dolayı
‘Dağlı’ diye anılırlar. Kendilerine özgü kültürleri ve folklorları vardır.
Bulgaristan’daki bugünkü nüfuslarının 350000 dolaylarında olduğu ifade
edilmektedir.
Bugün
Yunanistan’ın Batı Trakya yöresindeki bazı dağ köylerinde de Pomaklar
yaşamaktadır. Eskiden Selanik civarında da bulunmaktaydılar.
Makedonya’nın
da daha çok Kumanova çevresindeki köylerde bulunmaktadırlar. Daha önceki
zamanlarda Manastır ve Kosova taraflarında da hayat sürmekteydiler.
Türkiye’de
ise; Trakya illeri, İstanbul, Kocaeli, Yalova, Eskişehir, Samsun, Manisa,
Balıkesir ve Bursa en yoğun bulundukları yerlerdir.
Rumeli’deki
‘KIZILDELİ’ ve ‘BALABAN’ denilen Alevi- Bektaşi inancına sahip toplulukların da
Pomak kökenli oldukları söylenir. Bu söylem ne derece de doğrudur bilemiyorum!
Bildiğim bir şey varsa ‘Kızıl’ bir Türk oymağının adıdır. Osmanlı’nın ilk
dönemlerinde ‘Deliler’ denilen savaşçı bir Türkmen grubu da bulunmaktaydı.
Bunlar acayip kıyafetleri ve hareketleri ile düşmana korku vererek saldırırlardı.
Zikredilen bu iki grubun adlarının birleşmesi ile oluşan ‘Kızıldeli’ denilen
topluluğun, bunlarla bir bağlantısının olup olmadığını tespit edemedik. Yalnız
bazı yerlerde Arnavutlarla karıştıkları biliniyor. M. Kemal Atatürk’ün baba
tarafından dedesi ‘Kızıl Hafız’ lakabıyla anılır. Bunlar Aydın yöresinden
Rumeli’ye giden ‘Kızıl- Oğuz’ Türkmenlerindendir. Sözü edilen gruplarla orada
karışıp kaynaşmış olabilirler diye düşünüyorum! Zira sözü edilen bu ‘Kızıldeli’
toplumunun kuzeydoğu Yunanistan’da ‘Karacaova’denilen geniş ve verimli bir
ovanın çevresinde yaşadıkları da biliniyor. Kızıldelilerin ‘Aren’ denilen ayrı
bir kolu da vardır. Bahsi geçen bütün bu topluluklar ‘Kızıl Sultan’ denilen bir
Alevi- Bektaşi babasına bağlıdırlar. Rumeli’de daha çok Bulgaristan’ın Kırcaali
ile Yunanistan’ın Gümülcine kentleri arasında uzanan bir hat üzerinde
yaşamaktadırlar. Bir kısmı çeşitli yıllarda Anadolu’ya göç ederek birçok ile
yerleşmişlerdir. Bursa’da yaşadıkları yerler:
Osmangazi : Atıcılar, Gülbahçe ve İsmetiye
(önceden köydü) mahalleleri.
Kestel : Merkez
İnegöl : Kurşunlu beldesi
Orhangazi : Ortaköy ( Hemen yakınında bulunan
Yalova’ya bağlı Sugören köyünün nüfusunun yarıya yakını da Pomak’tır, ancak
bunlar Alevi değildir.)
Bulgaristan,
Yunanistan, Makedonya’da yaşayanlarla birlikte Pomakların toplam nüfusunun bir
milyonu geçtiği tahmin edilmektedir.
Pomakların Bursa’da toplu olarak yaşadıkları bazı
yerleşim yerleri:
Osmangazi : Demirtaş beldesinde bir grup bulunmaktadır.
Nilüfer : Görükle’nin bir bölümü.
Kestel : Şevketiye
Gürsu : Merkez
Mudanya : Dereköy (Mübadele ile
gelmişlerdir.)
Gemlik : Merkez ve Şahinyurdu köyü
İnegöl : Kıranköy, Cerrah beldesi ( Lofça
Pomakları)
Orhangazi : Yenisölöz
Karacabey : Merkez Balabanlar Mahallesi
Yukarıda
belirtilen yerleşim yerlerindeki halkın tamamı Pomak değildir. Değişik
yerlerden gelenlerle kardeşçe bir arada yaşamaktadırlar. Bu hususu özellikle
belirtmek isterim.
Pomakların konuştuğu
dildeki sözcüklerin; yüzde 30’u Ukrayna Slavcasıdır. (Önce buralarda uzun süre
yaşamış olmalarından). Yüzde 25’i Kuman Kıpçakçası, yüzde 20’si Oğuz Türkçesi,
yüzde 15’i Nogay Türkçesi ve yüzde 10’u da Arapça’dır.
Dillerinin
fonetik aksanı Çağatay Türk lehçesine uygun düşmektedir. (Balkanlarda Akan Kan-
Ahmet Aydınlı)
Pomaklar;
yüzyıllar boyu Türk- İslam uygarlığı içinde yaşadıklarından, İslamiyet’e ve
Türk kültürüne çok yakınlık duyarlar.
Hüseyin Genç / Araştırmacı-Yazar
Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
YanıtlaSilPomaklar Hakkinda Yaptiginiz Arastirma icin Tebrik ederiz .. Bu kadar iyi bir sekilde Pomaklarla alakasiz seyleri daha iyi kimse anlatamazdi sanirim. Pomaklarla uzaktan yakindan ilgisi olmayan bu kadar cok seyi nereden arastirip buldugunuzu merak ediyoruz .. iyi arastirmalar , iyi calismalar.
YanıtlaSil