Gâziyân-ı
Rûm ve Abdalân-ı Rûm
Yrd. Doç.
Dr. Doğan YAVAŞ
Osmanlı
Beyliği’nin kuruluş aşamasında, Gâziyân-ı Rûm ve Abdalân-ı Rûm dediğimiz manevi şahsiyetlerin önemli rolleri olduğu bilinmektedir.
Abdal Musa, Abdal Murat, Doğlu Baba ve Geyikli Baba bu kimselerin en
meşhurlarıdır fakat daha başkalarının olduğu da düşünülebilir. Kendisi hakkında
en fazla bilgi sahibi olduğumuz Geyikli Baba hakkında, ilk devir Osmanlı
tarihinde temel kaynak olarak alınan Âşık Paşazade şöyle demektedir, “… Fukarâdan Âşık Paşam hazreti ve Geyüklü Baba
ve Yunus Emre ve Şeyh Tapduk Emre ve Ahî Evren ve Karaca Ahmed Sultan var idi
… Ve bunlar kerâmetleri zâhir olmuş ve
duâları müstecâb idi” dedikten sonra “İnegöl
yöresinde, Keşiş Dağı’nın aralığında bir nice dervişler gelmişler anda makam
dutmuşlar, içlerinde bir derviş var, bu dervişlerden ayrulur, varur dağlarda
geyücekler ile yürür, Durgut Alp onu sever dâyim yanuna gelür, anun ile
müsâhabet ider” diyerek Geyikli
Baba’yı anlatmaktadır.
Orhan Gazi,
defalarca adam gönderip kendisini çağırıp görüşmek istediğinde Geyikli Baba
gelmemiş ve “…Sakın Orhan dahı gelmesün…”
diye de tenbihlemiştir. Uzun zaman
geçtikten sonra bir gün Geyikli Baba, elinde bir çınar fidanıyla
gelerek, şimdiki Tophane Orduevi yerinde bulunan Bey Sarayı’nın avlusuna bu
fidanı dikmiştir. Koşup Orhan Gazi’ye haber verilince o da gelip bakmış ki
fidan dikilmiş. Geyikli Baba, Orhan Bey’in soru sormasına fırsat vermeden “…Teberrükümüzdür, oldukça dervişlerin duası
sana ve nesline makbuldür…” demiş ve hemen arkasının dönüp gitmiştir.
Kendisinin arkasından onun mekânına giden Orhan Bey, “…Derviş! Bu İnegöl nevâhîsiyle senin olsun” deyince, derviş bunu
kabul etmeyip “… Mülk ve mal hakkundur,
ehline virür, biz ânun ehli değilüz” demesi üzerine, Orhan Bey çok rica
edince “…Şu karşuda duran depecükden
berisi dervişlerin havlısı olsun” demiş ve Orhan Gazi’ye hayır dua
etmiştir.
Geyikli
Baba vefat edince Orhan Gazi, onun üzerine bir türbe ve de zaviye inşa
ettirmiştir. Bugün, Baba Sultan Köyü’nde cami ve hamamının yanında yeşillikler
içindeki türbesinde yatmaktadır. Diktiği çınar ağacı da tahta geçen sultanlar
tarafından itina ile muhafaza edilmiş ve son devire kadar varlığını korumuştur.
Büyük ihtimalle Kavaklı Caddesi üzerinde bir yerde bulunuyordu.
Abdal
Murat’ın, abdalân zümresinin ileri gelenlerinden olup hak rızası için gazâ
edenlerden olduğu ve Bursa’nın kuşatılması esnasında gözcülük görevinde
bulunduğu rivayet edilmektedir. Abdal Murat’ın da, Abdal Musa ve Geyikli baba
gibi, halk arasında dolaşan bir menkıbesi vardır. Âşık Paşazade, “Fukarâdan Abdal Murad, Musa Baba, Pîr Mehmed
Şüşterî vardır, bunların cem’îsinin kerâmâtı zâhir olmuş kişilerdi”
demektedir. Abdal Murat’ın zaviyesini de Orhan Bey yaptırmıştır. Evliya Çelebi
bu tekke hakkında “Tekye-i Abdal Murad,
Bursa’ya havâle bir teferrücgâh, çemenzâr yirde vâki âsitâne-i âl-i abâdır …
Aşk-ı ilâhî püryân sînesi uryân canlar vardır ki teferrüce uran kimesneye ez
dil ü cân hizmet iderler, bu tekyeyi Orhan Gazi vakf eylemişdir, ehl-i ziyâret
anda sohbet idüb ibâdet iderler” demektedir.
Ahşap
çatılı olan zaviye ve türbe, tekke ve zâviyeler kapatılınca terk edilmiş
durumda iken 1933 yılında yanarak ortadan kalkmış ve bu manevi şahsiyet tamamen
unutulmuştur.
Abdal Musa
da Bursa fethinde bulunan ve tarihe geçen abdallar zümresindendir. Onun da
Tapduk Emre ve Yunus Emre ile ilgisi olduğu anlaşılmaktadır. Orhan Bey ile
savaşa giderken bir askerden başındaki börkünü istemiş ve onun giydiği börk
herkes tarafından kabul edilerek yaygınlaşmıştır. Daha sonra yeniçerilerin
Bektaşi tâcı dediği başlığın aslı işte bu Abdal Musa börküdür.
Orhan Gazi
Abdal Musa için de bir zaviye yaptığı kesindir. Daha sonra 2. Bayezid’in torunu
Hançerli Sultan tarafından türbesi yenilenmiş, bir medrese ile bir de mektep
inşa edilmiştir. Işıklar Askeri Lisesi civarında yer almakta olan bu yapılardan
mektep, medrese ve cami yok olmuş, sadece caminin minaresi ayakta
kalabilmiştir.
Kırklardan
olduğu söylenen Abdal Musa’nın, kor halinde bir ateşi pamuk içine sarıp Geyikli
Baba’ya gönderdiği, karşılığında Geyikli Baba’dan bir kâse geyik sütü geldiği
rivayeti pek meşhurdur.
Gazi Orhan
Bey 1326 ve 1360 seneleri arasında beylik koltuğunda oturmuştur. Kendisinin ne
kadar imarcı olduğunu anlamak için, otuz beş yıllık beyliği döneminde inşa
ettirdiği eserlerin sayısının tam yüz otuz adet olduğunu bilmek
yeterlidir. Onun daha beylik döneminde
ortaya koyduğu bu rakama çok sonraları, ancak torununun torunu olan Sultan 2.
Murat zamanında ulaşılacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder