93
Harbi'nden (1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı) beri Bulgaristan'dan Bursa'ya göç
etmiş binlerce aile var. Bunlar yüzlerce yıl önce Anadolu'dan o diyarlara
gönderilmiş, eski Türkmen ve Yörüklerin geriye dönen evlatlarıdır. Yani
“Evlad-ı Fatihanlar”ın torunlarıdır. Anadolu insanı bunları pek benimsememiş, bağrına basmamıştır. Onları yaban görmüştür. Oysa ki hep aynı soydan geliyorlar.
Asıl
konuya girmeden önce, Bulgarların kim olduklarına kısaca bir değinelim.
Pre
Bulgarlar denilen ilk Bulgar kabileleri menşe itibariyle Türk ırkındandır.
Dilleri Türkçeydi ve Şaman benzeri bir
inancına sahiptiler. Bugünkü Bulgarların kökeni bunlara dayanır.
Eski
Türk destanlarında anlatılanlardan öğrendiğimize göre; Bulgarlar, Miladi
yılların başlarında Ural-Orta İdil (Volga) arasındaki bozkırlarda yaşayan
önemli topluluklardan biridir. III.yy.da buralardan ayrılarak Hazar denizi ile
Karadeniz arasında kalan alanlara yayılmışlardır. Attila'nın 453 yılındaki
ölümünden sonra, Batı Hun Devleti çözülmüş, bunun üzerine Bulgarlar
Kafkasya'dan Tuna'ya dek olan bölgede, Dulo sülalesi yönetimi altında siyasi
hakimiyet kurmuşlardır. Dağılan Hun kabilelerinden bazıları da eski yurtlarına
dönerek bu birliğe katılmışlardır.
Bulgar
kabilelerinden Utigurlar doğuda Kuban ırmağı kıyılarında, Kutrigurlar ise
batıda Aşağı Tuna Havzası ile Baserabya yörelerinde egemenlik kurmuşlardır. Adı
geçen bu iki topluluk da Ogur Türklerindendir.
Bizans
İmparatoru Zenon (476-491), Kutrigur Bulgarlarını, İtigurlar'a karşı kışkırtır.
Yapılan savaşta Kutrigurlar yenilir. Bu olayın ardından 482 yılında,
Kutrigurlar'dan 2000 hane Bizans'a sığınır. Onların hizmetine girer. Bizans
yönetimi bunları, sınırlarını korumak üzere Trakya'ya yerleştirir. Bunlardan
bir kısmı 530'da Bizanslı komutan Bezarios komutasında Kuzey İtalya'ya kadar
gider ve Batı Romalılarla savaşırlar. Tarihi açıdan bunların tümüne “Tuna
Bulgarları” denir. Bunlar ünlü beyleri Kubat'ın küçük oğlu İsperih zamanında
Dobruca ve Deliorman yörelerine yerleştiler. Müslümanların 674-678 yılları
arasında İstanbul'u kuşatmaları sırasında bunu fırsat bilerek Bizans'a
saldırdılar. Onları yenerek, 681 yılında antlaşma yapmaya zorladılar. Bu tarih
“Tuna Bulgar Krallığı”nın kuruluş yılı olarak kabul edilir. Bu tarihten sonra
Balkanlar'da ve Orta Avrupa'da önemli bir siyasi güç oldular. En parlak
dönemleri Kurum Han (803-814) ve Omurtak Han (814-831) zamanlarıdır. Bunların
devrinde Sofya, Niş, Üsküp ve Belgrat arasındaki ticari yolların kontrolü ele
geçirildi. Kurum Han, ülkesindeki sosyal yapının ve yönetimin bozulmasının
nedenini bir Avar beyine sorar. O da,' ülkeyi cahillerin yönettiğini, rüşvetin
yaygın olduğunu ve ahlak kurallarına pek uyulmadığını' gözlemlediğini söyler.
Kurum Han da bunun üzerine; 'cahillerin ülkesinden sürülmesini, hırsızlık
yapanın kolunun kesilmesini ve bütün bağların köklenmesini' emreder. 814
yılında İstanbul'u kuşatan Kurum Han, son saldırıya hazırlandığı sırada,
ağzından burnundan kan gelerek oracıkta can verir ve kuşatma kaldırılır.
626'daki Avar-Sasani kuşatmasından sonra Bizans bundan da kurtulmuş olur.
Balamir Han (831-836) döneminde Bulgarlar arasında Hıristiyanlık hızla
yayılmaya başladı. Persiyan döneminde büyük çoğunluk Hıristiyanlığı benimser
hale gelmişti. Hıristiyanlık Boris Han (859- 890) zamanında Bulgarların resmi
dini oldu.(864) Bulgar kiliseleri İstanbul'a bağlandı. Daha başka Hıristiyan
devletlerle siyasal ve kültürel ilişkiler arttı. Özellikle Slav kültürünün
etkisi altında kaldılar. Dillerini de unutarak Slavlaştılar.
Kuban
ırmağı dolaylarında kalan Utigur Bulgarları V.yy. da kuzeye doğru yönelerek,
Orta İdil dolaylarına yerleşmişlerdir. Bunlara Volga ya da Kama Bulgarları
denir. Bunlar bu yörede Bezmer (Bat Bayan) yönetiminde bir Bulgar devleti
kurarlar. Yönetim merkezleri kendi adları ile anılan Bulgar kenti idi. Bazı
Arap gezginler bir İslam misyoneri olarak
buraya gider ve onları Müslüman olmaya davet ederler. 922 yılında
İslamiyeti kabul ederler.
Bunların
yaşadıkları topraklar ile daha güneydeki Kıpçak Türk Ülkesi toprakları üzerinde
1260 yılında Altınordu Devleti kurulunca Bulgar devleti ortadan kalkar. Bulgar
adı da o devletin sınırları içinde yaşayan halkın adı olarak tarihi kayıtlarda
yerini alır. Bulgarlar ırk olarak biz Türklere Araplardan daha yakındır.
BALKANLARDAKİ
DİĞER TÜRKLER
Tarih kitaplarında Türklerin fetih amacıyla Rumeli'ye ilk
geçişlerinin 1356 yılında olduğu yazılıdır. Oysa bu tespit doğru değildir.
Türklerin Balkanlar'a ve Orta Avrupa'ya ilk gelişleri bu tarihten yüzyıllarca
öncesine dayanır. Bu ilk göçler Karadeniz'in kuzeyinden gerçekleşmiştir. İlk
gelenler sırasıyla Avarlar ve Hunlar'dır.
M.Ö.II.yy.da
kurulan Orta Asya Büyük Hun İmparatorluğu'nun M.S. II.yy.da dağılmasından
sonra, bu federasyonu meydana getiren kabileler sağa sola dağıldılar. Bir süre
sonra bunların bir bölümü batıya doğru ilerleyerek, Hazar denizi ile Ural
dağları arasındaki “Kavimler Kapısı” denilen yerden geçip Avrupa içlerine doğru
ilerlemeye başladılar. Macaristan ovalarına varınca, burada”Batı Hun Devleti”ni
kurdular. (V.yy.başı) Attila gibi beyleri sayesinde yıllarca Avrupa'yı
titrettiler.
X.yy.dan
itibaren Peçenekler, Gagavuzlar ve Kumanlar (Kıpçak) Balkanlar'a göç ettiler.
Bunlar genelde Hıristiyanlığı kabul ettiler. XIV.yy.da Anadolu üzerinden gelen
Türk boyları ile burada buluştular.
Bugün
Rumeli'de Peçenekler'in pek bir izi kalmamıştır. Gagavuz (Gökoğuzlar) denilen
Hıristiyan Türkler ise Moldavya, Romanya ve Bulgaristan gibi ülkelerde
yaşamaktadırlar. Rodoplar, Plevne ve Batı Trakya'da yaşayan Müslüman
Pomaklar'ın ise Kuman Türkleri'nin soyundan geldikleri kabul edilir. Ruslar
Kumanlar'a 'sarışınlar' anlamında 'Polovestler' demişlerdir.
Selçuklu
Sultanı II. İzzettin Keykavus; kardeşi Rükneddin'in ve Moğol İmparatoru
Hülagü'nün baskılarından dolayı 1262 de kalabalık maiyeti ile birlikte Bizans'a
sığınır ve Kostantinopolis'e gider. Ancak tutsak muamelesi görür. Bir müddet
sonra Kırım Han'ı Berke'nin kuvvetleri tarafından buradan alınarak Dobruca
bölgesine götürülür. Karadeniz'in batı kıyılarında yaşamasına izin verilir. Kırım
(Altınordu) Han'ı Berke'nin kız kardeşi ile evlenerek buralarda yaşam sürer.
1279//80 de vefat eder. Yine Selçuklular zamanında Sarı Saltuk adında bir
Müslüman derviş, kalabalık çevresi ile Rumeli'ye geçerek, Dobruca ile Deliorman
taraflarında İslamiyeti tanıtmaya ve yaymaya çalışır. Anlaşılacağı gibi Osmanlı
Türkleri henüz daha Rumeli'ye geçmeden çok önce buralarda hatırı sayılır bir
Türk ve Tatar nüfus barınıyordu!.
OSMANLI
DÖNEMİNDE BULGARİSTAN'LA İLİŞKİLER
Bulgar Türkleri ile ilk temas, Osmanlıların Rumeli'ye geçip, Edirne
ve Filibe'yi almaları ile başlamıştır. 1365 yılında Bulgar devleti parçalandı.
Kralın, iki oğlundan biri Vidin ve Batı Bulgaristan'ı, diğer oğlu da Bulgar Krallığı'nın merkezi Tırnova, Orta
Bulgaristan ile Silistre, Niğbolu, Yanbolu, Sofya'ya hakim oldu.
Şişman,
kardeşi ile yaptığı mücadelede, Osmanlılardan yardım istedi. Kralın kızkardeşi
Mara, I. Murat'a eş olarak verildi. Böylece yakın temas ve akrabalık kuruldu. O
sırada Macar Kralı Layoş 1365 yılında Vidin'i alarak 200 bin Bulgar'ı
Katolikleştirdi.
Bu
günkü Bulgaristan'a asıl Osmanlı fütühatı Sultan I. Murat zamanında başladı.
Edirne'nin fethi sırasında, Meriç vadisine hakim Çirmen kalesi alındı. Ardından
Timurtaş Paşa Yanbolu'yu, Lala Şahin Paşa Zağra ve civarını fethetti.
Fethedilen yerlere Anadolu'dan aşiretler göçürülerek Müslüman Türk nüfusu
yerleştirildi. Çirmen, Hasköy, Çırpan, Akçakızanlık, Yeni Zağra, Eynepazar ve
Tekridağ'ı içine alan Çirmen Sancağı kuruldu. 1530 yılında nüfusun % 88'i (35
bin) Müslüman Türk, % 12'si de (5 bin) Bulgar, Rum ve diğer Hıristiyanlardan
meydana geliyordu. Sultan IV. Murat zamanında nüfusun % 87'si (59 bin) Müslüman
Türk, % 13'ü (9 bin) Bulgar ve diğer Hıristiyanlardan oluşuyordu.
Buralar
akıncı üsleri haline getirilmişti. Akıncı beylerinden Lala Şahin Paşa ile
Timurtaş Paşa Bosna'ya kadar akınlar düzenlemişlerdir. Neşri Mehmet Efendi ile
Hoca Sadeddin Efendi'nin tarih kitaplarında bildirdiklerine göre Lala Şahin
Paşa'nın, Aşıkpaşazade'nin yazdıklarına göre ise Timurtaş Paşa'nın emrindeki
Türk kuvvetleri, 1388 yılında yapılan Bosna akını sırasında Bosna kralı Tvartko
ve Sırp Despotu Lazar kumandasındaki 30 bin kişilik müttefik kuvvetlerince
Ploşnikte pusuya düşürülür. 15-20 bin akıncı, şehit olur. Bu olaydan güç alan
Hıristiyanlar, Türkleri Balkanlardan atmak için geniş çaplı bir ittifak
yaparlar. Sırp, Bulgar, Eflak, Boşnak, Arnavut, Macar, Buğdan, Çek ve Bosna
kralları Osmanlı'ya karşı birleşirler. Sultan I. Murat bu ittifakı bozmak ve
Bulgarları saf dışı etmek üzere Çandarlı Ali Paşa'yı Bulgaristan'a gönderdi.
Ali Paşa 30 bin kişilik kuvvetiyle hızla Bulgaristan topraklarına girerek önce
Pravadi ile Şumnu'yu, ardından başkenleri olan Tırnova'yı aldı. Niğbolu'yu
kuşattı. Sultan I. Murat, ordusu ile buraya gelince Niğbolu'ya kadar olan yerler
fethedildi. İşgal altındaki Şehirköy geri alındı. Böylece Bulgar toprakları
Osmanlı idaresine girdi. Padişah Kral'a Tırnova civarını verdi. Bulgar Kralı
Şişman'ın, Osmanlılara karşı 1392 yılında Macar Kralı Sigismund'la anlaştığı
öğrenilince, Sultan I. Beyazıd'in oğlu Emir Süleyman'ın kumandasında sevk
edilen kuvvetler Tırnova'yı ele geçirdi. Bulgar Krallığına son verildi. Kral
Şişman ve Bulgar Patriği esir alındı,
Kralın oğlu Aleksandr Müslüman oldu. Padişah O'nu Samsun sancağına bey yaptı.
Bir süre sonra Niğbolu Kalesi alındı. (1396). II. Murat 1444 te Varna'yı ele
geçirdi.
XVII.
yy. dan sonra çeşitli işlerde çalıştırılmak üzere; bir bölük Bulgar Anadolu'ya
göç ettirilmiştir. Bunlardan bir kısmı Karacabey, İznik, Yenişehir ve Bilecik
dolaylarına iskan edilmişlerdir. Yerleştirildikleri yerler uzun süre
'Bulgarlar' diye anılmıştır. Bunlardan Bursa merkezine yerleşenler de olmuştur.
BULGARİSTAN'A
YÖRÜKLERİN İSKANI
Bu
bölümün hazırlanmasında Dr. Muharrem Bayar'ın Osmanlı Devlet Arşivi içinde yer
alan “Kuyud-u Kadime Arşivi” ile yöresel belgelerden sayılan 'Şeriye Sicilleri'
araştırmalarından yararlanılmıştır. Burada vurgulanması gereken en önemli
husus; 'muhacir/göçmen' diye ayrı bir ulusun olmadığıdır.
Bu
kimseler uzak diyarlardan göç ettikleri için böyle adlandırılmışlardır. Türkçe
konuşan yani ana dilleri Türkçe olan muhacirler/göçmenler Türkmen veya Yörük
kökenlidirler. Bu araştırmada bu hususu açıklığa kavuşturmaya çalıştık.
Anadolu'daki
aşiretlerin Rumeli'ye geçmeleri, Osmanlıların Balkan Yarımadası'nı fethi ile
başlamıştır. İlkin sınır boylarına akıncı birlikleri yerleştirilmiştir. Buraya
iskan olan Türk aşiretlerini üç gurupta inceleyeceğiz.
1-KONYARLAR:
X. asırda Bizans imparatorları tarafından çeşitli zamanlarda Türk grupları
Rumeli'ye yerleştirilmiştir. Peçenekler, Kumanlar, Oğuzlar Tuna'nın
güneyine geçerek çeşitli yerlere iskan
edilmişlerdir.. Hatta IX.yy. “Vardarlı Türkler” diye adlandırılan Türk
gruplarının Selanik civarına yerleştirildiğini, Bizanslı tarihçi Anna Comnena
“Alexiad” isimli eserinde bahseder. A. N. Kubat, Attaliates'i kaynak göstererek
1065 yılında Oğuzların Rumeli'ye iskan olduğunu belirtir.
Anadolu'dan,
Balkanlar'a geçen ilk Türk aşireti Konya civarından olmuştur. Bu nedenle bu
aşirete Konyarlar denir. Lejean'a göre Bizans imparatorları, Bulgarların
saldırısını engellemek için Konya civarından bir kısım halkı Balkanlara
göçürerek, sınırlarına yerleştirmişlerdir. Selanik, Teselya ve Rodoplar
civarında alan çalışması yapan Jirecek, halkın Konya civarından geldiğini,
halen Konya çevresi ile ilişkileri olduğunu tespit etmiştir. Oberhummer,
Osmanlı Devleti kurulmadan önce Selçuklular zamanında Anadolu'dan getirilen
aşiretler Makedonya,Varna, Teselya ve Yenişehir'e yerleştirilmişlerdir.
Konya
civarından aşiretlerin, Balkanlara büyük
kitleler halinde gönderilmesi Sultan II.
Murat zamanında başlamıştır. Fatih Sultan Mehmet Karaman Beyliğini ortadan
kaldırdıktan sonra buradan kalabalık aşiret
gruplarını Balkanlara sürmüştür.
2-
YÖRÜKLER: Yörükler ilk defa planlı olarak 1385/87 tarihleri arasında
Saruhan'dan Serez'e ve Vardar Ovasına sürülerek iskan edilmişlerdir. Yıldırım
Beyazid zamanında bu bölgeden Karakeçili Yörükleri Balkanlara gönderilmiştir.
Aşıkpaşazade Yörüklerin daha 1355 yılında Karesi (Balıkesir) vilayetinden
Rumeli'ye geçirildiğini ve iskan olduğunu söyler. XIV.yy. ın ilk yarısında
Aydın civarından Umur Bey idaresinde bir kısım Türk kuvvetleri Kantakuzen'in
müttefiki olarak Selenik'e çıkıp, Teselya'ya yayılmışlardır. Evliya Çelebi,
Rumeli'ye yaptığı gezide XVII. yy.ın ikinci yarısında Eğribucak Yörüklerinden
bahseder. Ayrıca Dobruca civarını gezer, buralara Tatarların yanı sıra Yıldırım
Bayezit zamanında Anadolu'dan gelen aşiretlerin yerleştirildiğini söyler.
Osmanlı
idaresinde bu günkü Bulgaristan'ın toprakları Rumeli Eyaleti içinde yer
alıyordu. Sofya, Vidin, Silistre, Niğbolu, Çirmen, Vize ve Köstendil bu
eyaletin sancaklarıydı.
Şehirde
ve köylerde yaşayan nüfusun büyük bölümü Yörük adı altında geçiyor. Bunlardan
Tanrıdağı (Karagöz) Yörükleri 1543'ten 1642 yılına kadar olan dönemde;
Bulgaristan'ın Çırpan, Karacıkdağı, Eski Zağra, Akçakızanlık, Karinabad,
Filibe, Hatuneli, Rus Kasrı, Havas-ı Mahmut Paşa, Ahyolu, Yeni Zağra, Varna,
Hırsova, Silistre, Şumnu, Pravadi, Niğbolu, Çernova, Tırnova ve Razgart şehir
ve kasabalarına dağıtılmışlardır.
Naldöken
Yörükleri de 1543 ten 1609 'a kadar; İhtiman, İzladi,Tatarpazarcığı, Filibe,
Çirmen,Yanbolu, Ahyolu, Şumnu, Varna, Pravadi, Hırsova, Silistre, Aydos,
Çernova, Tırnova, Lofça, Niğbolu, Hasköy, Çırpan, Kızanlık, Cisr-i Mustafa
Paşa, Yenice Zağra ve Eski Zağra'ya
kadar yayılmışlardır.
Selanik
Yörüklerinin büyük bir kısmı bütün Makedonya ve Teselya'da dağınık ve az olarak
da Bulgaristan ve Dobruca'da yaşarlardı. Ofçabolu Yörükleri de Manastır ve
Kosova vilayetinde, az miktarda da Güney Bulgaristan ve Dobruca'ya
yerleşmişlerdir. Vize Yörükleri Kırklareli, Edirne, Dimetoka Hasköy'e iskan
olmuşlardır. Kocacık Yörükleri 1543-1584 yıllarında Hırsova, Varna, Pravadi,
Aydos, Rus Kasrı, Ahyolu, Karinabad, Şumnu, Burgaz, Kızılağaç, Yanbolu, Filibe,
Silistre, Hacıoğlupazarcığı, Akkirmanlı ve Bender Kili'ye yerleştirilmişlerdir.
Atatürk'ün
anne tarafındın ataları Kocacık Yörükleri'ndendir. Osmanlıların ilk
dönemlerinde, Karaman yakınlarındaki Taşkale köyünden alınan bir grup Kocacık Yörüğü,
Makedonya'nın Manastır İli yakınlarına gönderilir. Bunlar yerleştikleri yere,
kendi cemaat adlarından dolayı Kocacık derler. Atatürk'ün büyük ataları burada
doğmuşlardır. Daha sonraları buradan Selanik yakınlarına göçerler.
Baba
tarafı Aydın yöresinden oralara giden Yörüklerdendir. Atatürk'ün dedesi Kızıl
Hafız Ahmet Efendi diye anılır. Aile olarak bunların Kızıl Oğuz
Türkmenleri'nden oldukları ifade edilir. Anadolu'daki Kızıl adlı köyler, büyük
bir olasılıkla bu oymak tarafındın kurulmuştur.
Bulgaristan'ın
Deliorman yöresindeki Şumnu İli'ne bağlı Kocacık diye bir köy vardır. Bunların
da aynı soydan geldikleri sanılıyor!
1543 ve 1584 yıllarında yapılan tahrirde
Kocacık Yörüklerinin yaşadığı şehirler: (hane olarak)
Sıra No: Yerler: 1543 1584
1.
Hırsova 17 26
2.
Tekfurgölü 10 12
3.
Varna 14 14
4.
Pravadi 12 12
5.
Aydos 8 9
6.
Rus Kasrı 11 12
7.
Ahyolu 6 7
8.
Karinabat 14 15
9.
Şumnu 10 14
10.
Burgaz 4 4
11.
Kızılağaç 6 7
12.
Yanbolu 23 24
13.
Eskibaba 4 6
14.
Kırkkilise 14 22
15.
Edirne 12 13
16.
Filibe 3 7
17.
Silistre 6 8
II.
Bayezid, Anadolu'daki bir kısım Kızılbaş
Türkmenlerin İran'daki Safevi hükümdarı Şah İsmail'in yanına gitmek
istemeleri üzerine, bunları Rumeli'ye sürmüştür.
3-TATARLAR: Çelebi Sultan Mehmet, Samsun
ve çevresini aldıktan sonra, İskilip ve civarındaki Tatarları, Filibe ve
Konuşhisar'a sürmüştür. 1460 tarihinde Gedik Ahmet Paşa tarafından Sinop ve
Kastamonu alınmış, buradaki bir kısım halkı Filibe civarına iskan etmiştir.
İskan olunan diğer bir bu yerin adı da
Tatarpazarcığı'dır. Rumeli'ye ilk geçen Türk aşiretleri arasında Tatarlar da
vardır. Rumeli'ye ait en eski tahrir defterlerinde Tatarlar'dan bahsedilir.
Bulgaristan'a
Tatar gurupları çoğunlukla kuzeyden gelmişlerdir. Timur istilası (1400)
sırasında Kıpçak Hükümdarı Aktay Han zamanında Eflak ve Tuna boylarına kadar
inmişler Edirne ve Filibe civarını mekan tutmuşlardır.
EVLAD-I
FATİHAN: XVII. yüzyıla ait Yörük tahrir defterleri incelendiğinde
Rumeli'ndeki Yörüklerin büyük bir kısmının yerleşik hayata geçtiği, az bir
kısmının konar-göçer yaşadığı görülmektedir. Yoklamalarda eşkinci ve yamak
yazılmadıkları anlaşılmıştır. Kendilerine verilen görevlere gitmedikleri tespit
edilmiştir. Bu duruma sıkı bir düzen getirmek için 1691/1102 tarihinde Padişah
bir hattı hümayun yayınlayarak Yörük taifesini Evlad-ı Fatihan adı altında
Rumeli'nin sağ, sol ve orta kolunda olmak üzere yeniden teşkilatlandırdı. Bir
vesikada “Evlad-ı Fatihan taifesi öteden beri Devlet-i Aliyenin
güzide ve cengaver, itaatli ferman dinleyen askerlerinden olup, eski seferlerde
küffar ile yapılan harplerde kendilerinden nice yararlılık ve yüz akları zuhur
etmiş ve bu sebeple bu taife (Yörükler, Tatarlar) Evlad-ı Fatihan tesmiye ve
ıtlak olunmuştur.”
Evlad-ı
Fatihan Teşkilatı XIX. Asır başlarında mevcuttu. 1837 tarihinde yeniden
düzenlendi. Rumeli Yörüklerine bir takım muafiyetler tanındı. Rumeli'deki
Türkleri kucaklayan bir teşkilat oldu. Bu belge Rumeli Türkleri'nin Yörük ve
Türkmen kökenli olduklarının bir kanıtıdır.
Savaşlar
kaybedilince ve isyanlar sonucunda geriye dönüş başladı..
93
(1877-1878) Harbi'ni yani Plevne Savaşı'nı izleyen ilk birkaç yıl içinde sadece
Rusçuk'tan 30000 Türk Bursa'ya göç etmiştir. Gelenler Bursa'da 15 yeni mahalle
ve 18 köy kurmuşlardır. Gemlik ve İnegöl'de de pek çok yeni yerleşimler
kuruldu. Bu büyük göçü sonraları diğerleri (1912, 1950,1989) izledi.
Büyük
Atatürk'ün dediği gibi; “Göçmenler, terkedilmiş topraklardan bize kalan
hatıralardır.” Hüseyin Genç / Araştırmacı-Yazar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder