Neslihan
BOSTAN
Binlerce yıl öncesine uzanan tarihi ile Bursa, 1326’da Orhan Bey
tarafından alınmış, yaklaşık kırk sene Osmanlı’nın başkenti olarak kalmıştır. Özellikle
ilk yüzyıl içinde şehre yaptırılan ve cami, medrese, hamam vb. ünitelerden
oluşan külliyeleriyle devrin en mükemmel yerleşim merkezlerinden biri olmuştur.
Zaman zaman dış saldırılara, şehzadelerin birbirileriyle mücadelelerine ve bazı
doğal afetlere tanıklık etse de her defasında kendini toparlamış ve eskisinden
daha iyi bir konuma gelmeyi başarmıştır. Günümüzde de önemli bir ticaret, ilim
ve kültür merkezi olarak canlılığını sürdürmektedir.
Osmanlı’nın kıtalara yayılan görkeminin sırrını Hisar’ın surlarının
arkasında aramak gerekir. “Bursa, keşfedilmeyi bekleyen, Osmanlı kudretinin
sırrını muhafaza eden bir ‘kara kutu’, kuruluş devrinin saflığını, enerjisini,
heyecan ve coşkusunu kubbe ve minarelerine içirmiş bir iç deniz gibi, insanlara
tarihte mühürlenen mektupları açacakmış hissini veren bir şehir”.
Geçmişten hatıralar ile hem tarihi ayakta tutan, hem de taşlarına
kazınan anılarla ayakta kalmayı başaran bu topraklarda “beş yüz sene evvel
dikilen çınarlar olduğu gibi, altı yüz senedir aşkla şevkle okunan mevlidler,
yedi yüz senedir ziyaret edilen türbeler”de
vardır.
Kimisi taştan kimisi yürekten beslenen her şehir gibi Bursa da kilitli
kapılara, aşılmaz surlara, aziz hemşerilere sahiptir. Bu kentin de saklı
zamanlarda yazılmamış tarihi, huzurun bekçisi dostları vardır.
Aynı zamanda Bursa, gönül sultanlarının dualarına mahzar olmuş önemli
bir mekândır. İlim irfan sahibi pek çok kişiye ev sahipliği yapmakla birlikte
onları güzellikleriyle kendine hayran bırakmış ve ismini dualara katmıştır.
Nitekim Ankara yolu üzerindeki “Duaçınarı” olarak bilinen semtin ismini Somuncu
Baba’nın hikâyesinde aramak gerekir. Kaynaklarda farklı anlatımlar olsa da
ortak bir olaydan bahsedilir. Yıldırım Bayezid, Ulucami’in inşası bittiğinde
ilk namazı damadı Emir Sultan’ın kıldırmasını arzu eder. Toplanan halk da içten
içe bu temenniye katılır. Fakat bundan bir süre önce, halk arasında ekmek yapıp
satmasıyla tanınan Somuncu Baba’nın ilmî derinliğinden haberdar olan Emir
Sultan, imamlık için kendisinden daha üstün birinin olduğunu ifade eder. Buna
padişah da dâhil bütün ahali oldukça şaşırır. Somuncu Baba sırrının ifşa
edilmesinden mahzun, teklife rıza gösterir, namazı kıldırır. Fatiha sûresini yedi
ayrı şekilde tefsir etmesiyle cemaati oldukça etkiler. Bu olaydan sonra
insanların ilgi ve iltifatlarından mahcup olan ve huzuru kaçan Allah dostu
Bursa’dan ayrılmaya karar verir. Molla Fenarî, Emir Sultan ve devrin diğer âlimleri
bu duruma çok üzülür. Onu vazgeçirmeye çalışırlar, fakat ikna edemezler. Ondan
son bir iyilik olarak, Osmanlı’nın başkenti bu güzel şehir için dua etmesini
isterler. Somuncu Baba toprağa bir çınar diker ve yüreğini semaya açar. İşte, bu
duaya ev sahipliği yapan semt bugün de “Duaçınarı” olarak bilinir.
Bilindiği gibi, dua insana en çaresiz anlarında yüreğine su serpen bir
haber gibi gelir. Kişi çoğu zaman kendisi ve sevdikleri için Allah’a yalvarır.
Mekke’den sonra Bursa da dualara mazhar olmuştur. Kendinden çok ümmeti için semaya
el açan Peygamberin (sav) yine ümmetinin geleceğini düşünerek kutlu şehir
Mekke’ye dua ettiği bilinmektedir. Böyle bir bereket çağrısı, bir millete
hayır, huzur ve mutluluk dilemektir. Kıyamet kopacak olsa bile eldeki fidanın
dikilmesini işaret eden bir hadis-i şerife binaen insan nasıl topraktan
yaratıldıysa, hayatının devamında da ona muhtaçtır. Sema ile arz arasındaki bu sırrı
bilen Allah dostu bu yüzden ağaç dikmiştir. Toprak gökyüzüne varsın, çınar
semaya yaprak açsın istemiştir.
Bütün adımları hikmetli bu insanlardan asırlardır süren bir bereket
emanet alınmıştır. Osmanlı Devleti’nin sembolü sayılan çınar, kökleri kuvvetli,
gölgesi geniş ve çok değerli bir ağaçtır. Bugün İnkaya, Kavaklı ve Kovuk çınarlarında
izlerini bulabildiğimiz Duaçınarı’nın cismi gitmiş, fakat ismi hâlâ varlığını
sürdürmektedir. Böyle güzel bir anıyla beslenen Duaçınarı’nın artık var
olmaması, tarihî motifleriyle ünlü Bursa’nın geleceği için önemli bir kayıp
olsa gerekir.
Bursa’ya dair yazılan bunca şehrengizin kendisini ne kadar tavsif
ettiği ve aslında tam manasıyla ifade edilemeyen nice güzelliğinin varlığı her
karış toprağında daha iyi anlaşılan Bursa, meraklıları için köklerinde hâlâ
birçok masal ve gizem taşıyor. Keşfedilmeyi bekleyen bu şehir, tükenmez
hazineleriyle -tarihten konuşan bir ayna mesabesinde- evliya dualarında gezinmeye
devam ediyor.
blogunuza devam edin lütfen. bir de bloga abone olmak için bir araç ekleseniz..
YanıtlaSil