9 Nisan 2012 Pazartesi

KARAKEÇİLİ 3 KARDEŞ, 3 OBA, 3 KÖY: MİRZAOBA, KAYMAKOBA, MURATOBA


Bursa'nın Mudanya ilçesine bağlı Mirzaoba ve Kaymakoba ile Gemlik'e bağlı Muratoba köyleri, Osmanlı'nın ilk yıllarında buralara gelip yerleşen üç kardeş tarafından kurulmuştur. Bu üç kardeş, Osmanlı'yı kuran Kayı boyunun Karakeçili oymağına mensuptur.
Mirzaobalı emekli öğretmen Sait Alper; bu köylerin tarihi, gelenekleri, adetleri ve sosyal yaşantıları ile ilgili bize şu bilgileri aktarıyor..
            “Osman Gazi zamanında Bizans İmparatoru deniz yoluyla Mudanya üzerinden Bursa’ya yardım gönderiyordu. Mudanya ve çevresinde bulunan Rum köyleri de bu yardımların geçekleştirilmesine katkı yapıyorlardı. Bu durum Bursa'nın fethini geciktiriyordu. Hastalanan babasının yerine geçen Orhan Gazi, Bursa kalesine dışarıdan gelen yardımların kesilmesinin kaleyi fethetmede kolaylık sağlayacağını düşünüyordu! Bu düşüncesini kumandanları ile toplantı yaparak münazara edip, değerlendirdi. Bursa ve çevresinin geniş bir çembere alınıp kontrol edilmesi, kaleye dışarıdan gelen yardımların kesilmesi kararına vardılar. Orhan Gazi kumandanlarından Mirza Bey’e Mudanya sahillerinin ve yöresinin kontrolü için ileri karakol görevi verdi.

            Kumandan Mirza üç karakol çadır obasını toplayarak Bursa’nın kuzebatısına doğru yola çıktı. Askerlerinin bir kısmını da Piremir’de Orhan Gazi’nin kumandasında bırakmıştı. Mirza Bey’le hareket eden her oba söylencelere göre 50 atlı asker ve onların eşlerinden, çocuklarından, yük hayvanlarından ve davarlarından oluşuyordu. Mirza’nın obası Bursa’dan kuzeybatıya 40 kilometre yol aldı. Önden giden akıncıların görüp yerleşim için planladıkları bugünkü Mirzaoba Köyü’nün bulunduğu yere üç oba kurdular. Bunlara aşağı oba, orta oba, yukarı oba dediler. Burası Mudanya dağlarının güney tarafında Uludağ’ın karlı tepesini uzaktan görüyordu. Obalar sivri tepenin eteğinde, çağlayanın düzlüğünden başlayarak yukarı doğru kurulmuştur. O zamanlar buraları yüksek ağaçlarla doluydu. Dağ eteklerinde geyikler dolaşıyor, dere boylarında yerveler yerlembeç uçuşuyordu. Etraf çeşitli çiçeklerle bezeli, davarların otlayıp yiyeceği çeşitli çayırlarla zengindi. Çağlayandan sonra düzlükte dere haline gelen tertemiz sular, ağaçların arasından çağıldayarak akıp gidiyordu. Su seslerine ağaçlarda öten çeşitli kuşların sesleri karışıyordu. Çağlayanın yanında kaynayan pınarın suları yazın serin, kışın ılıktı. Burası dünyada bulunan cennetten bir köşe gibiydi. Mudanya tepelerinin Bursa’ya bakan bu güney yamaçlarında kar daha erken kalktığından yöre otlak için çok elverişliydi. Obanın doğusunda Hozna deresi, Değirmen deresi, batısında Yusuf deresi, dağlardan süzülüp geliyordu. 

Obanın kuzeyinde Çarşamba kayası, Kayapınar ve yukarıda Sivritepe, daha ötede Kocadüz Marmara Denizi’ni görüyordu. Sivritepe, Kocadüz ve çevre tepelerden Rumların yerleşim yeri olan Siği (Kumyaka), Trilye (Zeytibağı), batıda Yalıçiftlik, Eşkel, Eğerce sahilleri gözlenebiliyordu. Denize bakıldığında İmralı adası ve Bozburun görülebiliyordu. Burası Bursa’ya yardıma gelen  deniz vasıtalarının gözetlenmesi için en uygun yerdi. Obanın güneyinde Dereköy, batıda Veletler (Çınarlı) adlı Rum köyleri vardı. Bu Rum köylerini ve bir uç karakolu olarak kontrol edebilmek ve çevrede düzeni sağlayabilmek için obanın kuruluş yeri çok iyi seçilmişti.
            Obanın atlı yiğitleri korunma ve çevreyi denetime alma planlarını yapıyordu. Gruplara ayrılıyor, Rum köylerine gidiliyor, Orhan Gazinin emirleri iletiliyordu.
            Mirza bu görevleri yaparken yalnız değildi. Yanında kızkardeşi Kaymak'ın obası, iki kilometre batısında kurulmuştu. Barabali vadisinin geçişini tutmuş, obasını Kurt tepesinin güney düzlüğüne kurmuştu. Obanın düzlüğünde bulunan Kocapınar bol ve tatlı suyu ile kocaman bir gölcük oluşturuyordu. Oba düzlüğü ve gölcük çevresi kara kavak, çınar, dışbudak ve karaağaçlarla gölgeleniyordu. Çevre rengarenk çiçeklerle dolu, çayırları gürdü. Obanın doğusunda Barabali vadisinde akan Karadere, batısında bol sulu Değirmendere çağıldayarak akıyordu. Obanın kuzeyi ile güneyi hayvanların otlamasına çok uygun meraları teşkil ediyordu. Kaymak obasında sütler daha serin kalıyor ve kaymak daha bol oluyordu. Bir söylenceye göre kaymağı bol oba sözü Kaymakoba adına dönüşmüştür. Kaymakoba’ya ilişkin ikinci söylenceye göre ise oba Oğuzlar’ın Kayı boyu tarafından kurulmuş ve Kayı obası adı, sonraları kaymağının bolluğundan dolayı Kaymakoba adına dönüşmüştür. Üçüncü bir söylenceye göre Kaymak, Mirza’nın kızkardeşidir ve oba kurucusunun adını alarak Kaymakoba olmuştur.
            Kaymakoba ve Mirzaoba birlikte hareket ederek çevrede dirlik ve düzeni sağlamıştır. Denizden yapılan Bizans çıkarmalarını karşılamış, ileri karakol görevlerini en iyi şekilde yapmışlardır.
            Mirzaoba ve Kaymakoba Bursa’nın fethi için görevlerini yaparken, çevrelerinde bulunan diğer Türk boyları ile işbirliği yapmışlardır.
            Mirza ve çevresi, Bursa'nın  kuzeybatısında tutunma  mücadelesi verirken Mudanya üzerinden Bursa kalesine yardım gönderemeyen Bizans bu defa İzmit, Karamürsel ve Gemlik üzerinden ipek yoluyla Rum askeri birliklerini gönderiyor.
            Orhan Gazi Gemlik yönünden gelen Rum yardımlarını önlemek üzere bu sefer Mirza’nın kardeşi Kumandan Murat’ı Gemlik yöresine uç karakol obası olarak görevlendiriyor. Komutan Murat obasını toplayarak Bursa’nın  kuzeydoğusunda 40 kilometre gidiyor, şimdiki Muratoba Köyü yerinde İstanbul-Bursa İpek Yolu’nun geçtiği stratejik bölgede obasını kuruyor.
            Kaymakoba, Muratoba, Mirzaoba adlı bu üç kardeş Bursa’nın fethi için canla başla çalışıyorlar. Sekiz yıl mücadeleden sonra Bursa kalesi düşüyor. 6 Nisan 1326 tarihinde Bursa fethediliyor.
            Bursa’nın fethini haber alan, Mirza’nın obasında tatlı bir telaş başlamıştır. Oğullar, leventler, süvariler seferden obaya dönüyorlar. Çağlayan altındaki pınarın düzlüğünde kazanlarda keşkekler, sütlü aşlar pişiriliyor. Nineler torunlarını koca cevizin, koca çınarın, koca söğüdün dalına kurdukları salıncaklarda sallıyorlar. Tıpkı büyük nineleri Hayyime Ana’nın Domur yaylasında Koca Mızık çamın dalında torunu Osman Gazi’yi salladığı gibi, ninnilerle torunlarını uyutuyorlar. O günden bu güne genç kızlar bayramı çağlayanın düzlüğünde yapar, karşıdan oba gençleri işmar eder.
            Bursa’nın fethinden sonra obalar yerleştikleri yerlerde kalarak devletlerine hizmetlerini sürdürmüşlerdir. Tımarlı sipahi olarak asker beslemişler, bulundukları topraktan elde ettikleri gelirin öşürünü padişahlarına göndermişlerdir.
            Mirzaoba halkı Osmanlı padişahına akraba boydan olarak nerede Osmanlı seferi varsa oradadır. Önce Bursa Namazgah’ta namaz kılınır, padişah seferi ve sebeplerini açıklar, ordu dualarla sefere uğurlanırdı. Geride gözü yaşlı anneler, yüreği dağlı genç gelinler; büyütür çocuğunu, besler davarını. Osmanlı'nın bir ferdi olarak, padişah mülkü zenginleştimeye çabalar.. Osmanlı tarihine bakıldığında İstanbul’un fethi, Kosova, Niğbolu, Varna, Çaldıran, Mohaç, Mercidabık, Ridaniye,Yemen ve Çanakkale savaşlarında Mirzaobalı evlad-ı fatihan olmuştur.
            Bursa fetihten sonra Osmanlı Devleti’nin ilk olarak büyük bir başkenti olmuştur. İmparatorluk döneminde ise kurulan Hüdavendigar vilayetinin merkezi Bursa sancağı olmuştur. Balıkesir, Afyon, Kütahya ve Bilecik illeri Hüdavendigar vilayetine dahil edilmiştir. Osmanlı döneminde Mudanya ve çevresi idari bakımdan ve askeri yönden Gemlik ilçesine beğlıdır. Mudanya o zamanlar küçük bir kasaba durumundadır. Mudanya ve çevresinde askerlik yaşı gelen gençler Gemlik askerlik şubesine gider işlemlerini yaptırırlardı. Mirzaobalı  gençler padişaha akraba Kayı boyundan olduklarından, genellikle İstanbul’a gitmek üzere saray askeri yazılırlardı. Saray askeri denilince, illa ki sarayda askerlik yapılacak anlamına gelmezdi.
            Mirzaobalılar Osmanlı askerliği ve saray askerliği konusunda, örnek olarak Mirzaobalı Ali Alper’den dinlediklerimin hikayesini yazmak, Osmanlı askerliği ve saray askerliği konusunda Mirzaoba tarihine halk dilinden ışık tutacaktır. Çünkü Osmanlı döneminde askerlik yaşı gelmiş her Mirzaobalı’nın ve kardeş obaların gençlerinin askerlik işlemleri ve serüvenleri yaklaşık birbirine benzemektedir.
           Mirzaobalı Mehmet oğlu Ali (Alper) 1911 yılında askerlik yaşı geldiğinden Gemlik askerlik şubesi atlı posta askerlerinin getirdiği askerlik emrini alır. Günü gelince Gemlik askerlik Şubesi’ne gider, köyünü söyler, ismini yazdırır, askere gitmek üzere teslim olur. Ali Alper gibi şubeye gelen padişaha akraba boydan olan gençleri bir araya toplarlar ve vapurla İstanbul’a gönderirler. İstanbul’da saray komutanı yeni gelen askerleri talimgahta sıralar, onlara yaklaşık şöyle söylerdi: “Padişahımız hazretlerinin şeheri Dersaadet’e (İstanbul) hoş geldiniz. Siz padişahımız hazretlerinin yakınlarısınız, padişahımız hazretlerini ve mülkünü sizler koruyacaksınız. Siz burada Osmanlı askerliği hakkında kurs göreceksiniz. Padişahımız hazretlerinin kulları olarak onun Avrupa, Asya ve Afrika mülkünü öğreneceksiniz. Osmanlı askerlik sistemini öğrenecek ve talim yapacaksınız.”
            Muratobalı emekli doktor Avni Domaniç; bu köyleri kuranların kardeş olmadıklarını, Kaymakoba adının da Kayı’dan geldiğini söylemiştir. Kendi köyünün halkının Domaniç taraflarından, oraya geldiğini ve soyadını da bundan dolayı aldığını vurgulamıştır.
            Ancak Mirzaoba ve Kaymakoba adları Osmanlı’nın eski arşiv belgelerinde oymak adı olarak geçmektedir. Muratoba adı da; 1905'de basılmış olan 'Karakeçili Risalesi' adlı kitapçıkta Meram Obası olarak yazılıdır.
            Adı geçen şahıs, Muratoba yakınlarındaki “Bayat” adlı köyde yaşayanların da Karakeçili olduğunu belirtiyor. Ancak bugün oralarda bu adla anılan bir köy yoktur. Burası Yeniköy olmalıdır.
            Mirzaoba köyünün tarihi camisi yıkılmıştır ancak minaresi ayaktadır. Koruma altına alınmıştır. Yayına hazırlayan: Hüseyin Genç

1 yorum: