7 Nisan 2012 Cumartesi

BURSA'YA GÖÇ ETMİŞ OLAN BULGARİSTAN TÜRKLERİNİN KÖKENİ


            93 Harbi'nden (1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı) beri Bulgaristan'dan Bursa'ya göç etmiş binlerce aile var. Bunlar yüzlerce yıl önce Anadolu'dan o diyarlara gönderilmiş, eski Türkmen ve Yörüklerin geriye dönen evlatlarıdır. Yani “Evlad-ı Fatihanlar”ın torunlarıdır. Anadolu insanı bunları pek benimsememiş, bağrına basmamıştır. Onları yaban görmüştür. Oysa ki hep aynı soydan geliyorlar.
            Asıl konuya girmeden önce, Bulgarların kim olduklarına kısaca bir değinelim.
            Pre Bulgarlar denilen ilk Bulgar kabileleri menşe itibariyle Türk ırkındandır. Dilleri Türkçeydi ve Şaman benzeri bir  inancına sahiptiler. Bugünkü Bulgarların kökeni bunlara dayanır.
            Eski Türk destanlarında anlatılanlardan öğrendiğimize göre; Bulgarlar, Miladi yılların başlarında Ural-Orta İdil (Volga) arasındaki bozkırlarda yaşayan önemli topluluklardan biridir. III.yy.da buralardan ayrılarak Hazar denizi ile Karadeniz arasında kalan alanlara yayılmışlardır. Attila'nın 453 yılındaki ölümünden sonra, Batı Hun Devleti çözülmüş, bunun üzerine Bulgarlar Kafkasya'dan Tuna'ya dek olan bölgede, Dulo sülalesi yönetimi altında siyasi hakimiyet kurmuşlardır. Dağılan Hun kabilelerinden bazıları da eski yurtlarına dönerek bu birliğe katılmışlardır.
            Bulgar kabilelerinden Utigurlar doğuda Kuban ırmağı kıyılarında, Kutrigurlar ise batıda Aşağı Tuna Havzası ile Baserabya yörelerinde egemenlik kurmuşlardır. Adı geçen bu iki topluluk da Ogur Türklerindendir.
            Bizans İmparatoru Zenon (476-491), Kutrigur Bulgarlarını, İtigurlar'a karşı kışkırtır. Yapılan savaşta Kutrigurlar yenilir. Bu olayın ardından 482 yılında, Kutrigurlar'dan 2000 hane Bizans'a sığınır. Onların hizmetine girer. Bizans yönetimi bunları, sınırlarını korumak üzere Trakya'ya yerleştirir. Bunlardan bir kısmı 530'da Bizanslı komutan Bezarios komutasında Kuzey İtalya'ya kadar gider ve Batı Romalılarla savaşırlar. Tarihi açıdan bunların tümüne “Tuna Bulgarları” denir. Bunlar ünlü beyleri Kubat'ın küçük oğlu İsperih zamanında Dobruca ve Deliorman yörelerine yerleştiler. Müslümanların 674-678 yılları arasında İstanbul'u kuşatmaları sırasında bunu fırsat bilerek Bizans'a saldırdılar. Onları yenerek, 681 yılında antlaşma yapmaya zorladılar. Bu tarih “Tuna Bulgar Krallığı”nın kuruluş yılı olarak kabul edilir. Bu tarihten sonra Balkanlar'da ve Orta Avrupa'da önemli bir siyasi güç oldular. En parlak dönemleri Kurum Han (803-814) ve Omurtak Han (814-831) zamanlarıdır. Bunların devrinde Sofya, Niş, Üsküp ve Belgrat arasındaki ticari yolların kontrolü ele geçirildi. Kurum Han, ülkesindeki sosyal yapının ve yönetimin bozulmasının nedenini bir Avar beyine sorar. O da,' ülkeyi cahillerin yönettiğini, rüşvetin yaygın olduğunu ve ahlak kurallarına pek uyulmadığını' gözlemlediğini söyler. Kurum Han da bunun üzerine; 'cahillerin ülkesinden sürülmesini, hırsızlık yapanın kolunun kesilmesini ve bütün bağların köklenmesini' emreder. 814 yılında İstanbul'u kuşatan Kurum Han, son saldırıya hazırlandığı sırada, ağzından burnundan kan gelerek oracıkta can verir ve kuşatma kaldırılır. 626'daki Avar-Sasani kuşatmasından sonra Bizans bundan da kurtulmuş olur. Balamir Han (831-836) döneminde Bulgarlar arasında Hıristiyanlık hızla yayılmaya başladı. Persiyan döneminde büyük çoğunluk Hıristiyanlığı benimser hale gelmişti. Hıristiyanlık Boris Han (859- 890) zamanında Bulgarların resmi dini oldu.(864) Bulgar kiliseleri İstanbul'a bağlandı. Daha başka Hıristiyan devletlerle siyasal ve kültürel ilişkiler arttı. Özellikle Slav kültürünün etkisi altında kaldılar. Dillerini de unutarak Slavlaştılar.
            Kuban ırmağı dolaylarında kalan Utigur Bulgarları V.yy. da kuzeye doğru yönelerek, Orta İdil dolaylarına yerleşmişlerdir. Bunlara Volga ya da Kama Bulgarları denir. Bunlar bu yörede Bezmer (Bat Bayan) yönetiminde bir Bulgar devleti kurarlar. Yönetim merkezleri kendi adları ile anılan Bulgar kenti idi. Bazı Arap gezginler bir İslam misyoneri olarak  buraya gider ve onları Müslüman olmaya davet ederler. 922 yılında İslamiyeti kabul ederler.
            Bunların yaşadıkları topraklar ile daha güneydeki Kıpçak Türk Ülkesi toprakları üzerinde 1260 yılında Altınordu Devleti kurulunca Bulgar devleti ortadan kalkar. Bulgar adı da o devletin sınırları içinde yaşayan halkın adı olarak tarihi kayıtlarda yerini alır. Bulgarlar ırk olarak biz Türklere Araplardan daha yakındır.
            BALKANLARDAKİ DİĞER TÜRKLER
            Tarih kitaplarında Türklerin fetih amacıyla Rumeli'ye ilk geçişlerinin 1356 yılında olduğu yazılıdır. Oysa bu tespit doğru değildir. Türklerin Balkanlar'a ve Orta Avrupa'ya ilk gelişleri bu tarihten yüzyıllarca öncesine dayanır. Bu ilk göçler Karadeniz'in kuzeyinden gerçekleşmiştir. İlk gelenler sırasıyla Avarlar ve Hunlar'dır.
            M.Ö.II.yy.da kurulan Orta Asya Büyük Hun İmparatorluğu'nun M.S. II.yy.da dağılmasından sonra, bu federasyonu meydana getiren kabileler sağa sola dağıldılar. Bir süre sonra bunların bir bölümü batıya doğru ilerleyerek, Hazar denizi ile Ural dağları arasındaki “Kavimler Kapısı” denilen yerden geçip Avrupa içlerine doğru ilerlemeye başladılar. Macaristan ovalarına varınca, burada”Batı Hun Devleti”ni kurdular. (V.yy.başı) Attila gibi beyleri sayesinde yıllarca Avrupa'yı titrettiler.
            X.yy.dan itibaren Peçenekler, Gagavuzlar ve Kumanlar (Kıpçak) Balkanlar'a göç ettiler. Bunlar genelde Hıristiyanlığı kabul ettiler. XIV.yy.da Anadolu üzerinden gelen Türk boyları ile burada buluştular.
            Bugün Rumeli'de Peçenekler'in pek bir izi kalmamıştır. Gagavuz (Gökoğuzlar) denilen Hıristiyan Türkler ise Moldavya, Romanya ve Bulgaristan gibi ülkelerde yaşamaktadırlar. Rodoplar, Plevne ve Batı Trakya'da yaşayan Müslüman Pomaklar'ın ise Kuman Türkleri'nin soyundan geldikleri kabul edilir. Ruslar Kumanlar'a 'sarışınlar' anlamında 'Polovestler' demişlerdir.
            Selçuklu Sultanı II. İzzettin Keykavus; kardeşi Rükneddin'in ve Moğol İmparatoru Hülagü'nün baskılarından dolayı 1262 de kalabalık maiyeti ile birlikte Bizans'a sığınır ve Kostantinopolis'e gider. Ancak tutsak muamelesi görür. Bir müddet sonra Kırım Han'ı Berke'nin kuvvetleri tarafından buradan alınarak Dobruca bölgesine götürülür. Karadeniz'in batı kıyılarında yaşamasına izin verilir. Kırım (Altınordu) Han'ı Berke'nin kız kardeşi ile evlenerek buralarda yaşam sürer. 1279//80 de vefat eder. Yine Selçuklular zamanında Sarı Saltuk adında bir Müslüman derviş, kalabalık çevresi ile Rumeli'ye geçerek, Dobruca ile Deliorman taraflarında İslamiyeti tanıtmaya ve yaymaya çalışır. Anlaşılacağı gibi Osmanlı Türkleri henüz daha Rumeli'ye geçmeden çok önce buralarda hatırı sayılır bir Türk ve Tatar nüfus barınıyordu!.
            OSMANLI DÖNEMİNDE BULGARİSTAN'LA İLİŞKİLER
            Bulgar Türkleri ile ilk temas, Osmanlıların Rumeli'ye geçip, Edirne ve Filibe'yi almaları ile başlamıştır. 1365 yılında Bulgar devleti parçalandı. Kralın, iki oğlundan biri Vidin ve Batı Bulgaristan'ı, diğer oğlu da  Bulgar Krallığı'nın merkezi Tırnova, Orta Bulgaristan ile Silistre, Niğbolu, Yanbolu, Sofya'ya hakim oldu.
            Şişman, kardeşi ile yaptığı mücadelede, Osmanlılardan yardım istedi. Kralın kızkardeşi Mara, I. Murat'a eş olarak verildi. Böylece yakın temas ve akrabalık kuruldu. O sırada Macar Kralı Layoş 1365 yılında Vidin'i alarak 200 bin Bulgar'ı Katolikleştirdi.
            Bu günkü Bulgaristan'a asıl Osmanlı fütühatı Sultan I. Murat zamanında başladı. Edirne'nin fethi sırasında, Meriç vadisine hakim Çirmen kalesi alındı. Ardından Timurtaş Paşa Yanbolu'yu, Lala Şahin Paşa Zağra ve civarını fethetti. Fethedilen yerlere Anadolu'dan aşiretler göçürülerek Müslüman Türk nüfusu yerleştirildi. Çirmen, Hasköy, Çırpan, Akçakızanlık, Yeni Zağra, Eynepazar ve Tekridağ'ı içine alan Çirmen Sancağı kuruldu. 1530 yılında nüfusun % 88'i (35 bin) Müslüman Türk, % 12'si de (5 bin) Bulgar, Rum ve diğer Hıristiyanlardan meydana geliyordu. Sultan IV. Murat zamanında nüfusun % 87'si (59 bin) Müslüman Türk, % 13'ü (9 bin) Bulgar ve diğer Hıristiyanlardan oluşuyordu.
            Buralar akıncı üsleri haline getirilmişti. Akıncı beylerinden Lala Şahin Paşa ile Timurtaş Paşa Bosna'ya kadar akınlar düzenlemişlerdir. Neşri Mehmet Efendi ile Hoca Sadeddin Efendi'nin tarih kitaplarında bildirdiklerine göre Lala Şahin Paşa'nın, Aşıkpaşazade'nin yazdıklarına göre ise Timurtaş Paşa'nın emrindeki Türk kuvvetleri, 1388 yılında yapılan Bosna akını sırasında Bosna kralı Tvartko ve Sırp Despotu Lazar kumandasındaki 30 bin kişilik müttefik kuvvetlerince Ploşnikte pusuya düşürülür. 15-20 bin akıncı, şehit olur. Bu olaydan güç alan Hıristiyanlar, Türkleri Balkanlardan atmak için geniş çaplı bir ittifak yaparlar. Sırp, Bulgar, Eflak, Boşnak, Arnavut, Macar, Buğdan, Çek ve Bosna kralları Osmanlı'ya karşı birleşirler. Sultan I. Murat bu ittifakı bozmak ve Bulgarları saf dışı etmek üzere Çandarlı Ali Paşa'yı Bulgaristan'a gönderdi. Ali Paşa 30 bin kişilik kuvvetiyle hızla Bulgaristan topraklarına girerek önce Pravadi ile Şumnu'yu, ardından başkenleri olan Tırnova'yı aldı. Niğbolu'yu kuşattı. Sultan I. Murat, ordusu ile buraya gelince Niğbolu'ya kadar olan yerler fethedildi. İşgal altındaki Şehirköy geri alındı. Böylece Bulgar toprakları Osmanlı idaresine girdi. Padişah Kral'a Tırnova civarını verdi. Bulgar Kralı Şişman'ın, Osmanlılara karşı 1392 yılında Macar Kralı Sigismund'la anlaştığı öğrenilince, Sultan I. Beyazıd'in oğlu Emir Süleyman'ın kumandasında sevk edilen kuvvetler Tırnova'yı ele geçirdi. Bulgar Krallığına son verildi. Kral Şişman ve  Bulgar Patriği esir alındı, Kralın oğlu Aleksandr Müslüman oldu. Padişah O'nu Samsun sancağına bey yaptı. Bir süre sonra Niğbolu Kalesi alındı. (1396). II. Murat 1444 te Varna'yı ele geçirdi.
            XVII. yy. dan sonra çeşitli işlerde çalıştırılmak üzere; bir bölük Bulgar Anadolu'ya göç ettirilmiştir. Bunlardan bir kısmı Karacabey, İznik, Yenişehir ve Bilecik dolaylarına iskan edilmişlerdir. Yerleştirildikleri yerler uzun süre 'Bulgarlar' diye anılmıştır. Bunlardan Bursa merkezine yerleşenler de olmuştur.
            BULGARİSTAN'A YÖRÜKLERİN  İSKANI
            Bu bölümün hazırlanmasında Dr. Muharrem Bayar'ın Osmanlı Devlet Arşivi içinde yer alan “Kuyud-u Kadime Arşivi” ile yöresel belgelerden sayılan 'Şeriye Sicilleri' araştırmalarından yararlanılmıştır. Burada vurgulanması gereken en önemli husus; 'muhacir/göçmen' diye ayrı bir ulusun olmadığıdır.
            Bu kimseler uzak diyarlardan göç ettikleri için böyle adlandırılmışlardır. Türkçe konuşan yani ana dilleri Türkçe olan muhacirler/göçmenler Türkmen veya Yörük kökenlidirler. Bu araştırmada bu hususu açıklığa kavuşturmaya çalıştık.
            Anadolu'daki aşiretlerin Rumeli'ye geçmeleri, Osmanlıların Balkan Yarımadası'nı fethi ile başlamıştır. İlkin sınır boylarına akıncı birlikleri yerleştirilmiştir. Buraya iskan olan Türk aşiretlerini üç gurupta inceleyeceğiz.
            1-KONYARLAR: X. asırda Bizans imparatorları tarafından çeşitli zamanlarda Türk grupları Rumeli'ye yerleştirilmiştir. Peçenekler, Kumanlar, Oğuzlar Tuna'nın güneyine  geçerek çeşitli yerlere iskan edilmişlerdir.. Hatta IX.yy. “Vardarlı Türkler” diye adlandırılan Türk gruplarının Selanik civarına yerleştirildiğini, Bizanslı tarihçi Anna Comnena “Alexiad” isimli eserinde bahseder. A. N. Kubat, Attaliates'i kaynak göstererek 1065 yılında Oğuzların Rumeli'ye iskan olduğunu belirtir.
            Anadolu'dan, Balkanlar'a geçen ilk Türk aşireti Konya civarından olmuştur. Bu nedenle bu aşirete Konyarlar denir. Lejean'a göre Bizans imparatorları, Bulgarların saldırısını engellemek için Konya civarından bir kısım halkı Balkanlara göçürerek, sınırlarına yerleştirmişlerdir. Selanik, Teselya ve Rodoplar civarında alan çalışması yapan Jirecek, halkın Konya civarından geldiğini, halen Konya çevresi ile ilişkileri olduğunu tespit etmiştir. Oberhummer, Osmanlı Devleti kurulmadan önce Selçuklular zamanında Anadolu'dan getirilen aşiretler Makedonya,Varna, Teselya ve Yenişehir'e yerleştirilmişlerdir.
            Konya civarından aşiretlerin, Balkanlara  büyük kitleler halinde gönderilmesi  Sultan II. Murat zamanında başlamıştır. Fatih Sultan Mehmet Karaman Beyliğini ortadan kaldırdıktan sonra buradan kalabalık aşiret  gruplarını Balkanlara sürmüştür.
            2- YÖRÜKLER: Yörükler ilk defa planlı olarak 1385/87 tarihleri arasında Saruhan'dan Serez'e ve Vardar Ovasına sürülerek iskan edilmişlerdir. Yıldırım Beyazid zamanında bu bölgeden Karakeçili Yörükleri Balkanlara gönderilmiştir. Aşıkpaşazade Yörüklerin daha 1355 yılında Karesi (Balıkesir) vilayetinden Rumeli'ye geçirildiğini ve iskan olduğunu söyler. XIV.yy. ın ilk yarısında Aydın civarından Umur Bey idaresinde bir kısım Türk kuvvetleri Kantakuzen'in müttefiki olarak Selenik'e çıkıp, Teselya'ya yayılmışlardır. Evliya Çelebi, Rumeli'ye yaptığı gezide XVII. yy.ın ikinci yarısında Eğribucak Yörüklerinden bahseder. Ayrıca Dobruca civarını gezer, buralara Tatarların yanı sıra Yıldırım Bayezit zamanında Anadolu'dan gelen aşiretlerin yerleştirildiğini söyler.
            Osmanlı idaresinde bu günkü Bulgaristan'ın toprakları Rumeli Eyaleti içinde yer alıyordu. Sofya, Vidin, Silistre, Niğbolu, Çirmen, Vize ve Köstendil bu eyaletin sancaklarıydı.
            Şehirde ve köylerde yaşayan nüfusun büyük bölümü Yörük adı altında geçiyor. Bunlardan Tanrıdağı (Karagöz) Yörükleri 1543'ten 1642 yılına kadar olan dönemde; Bulgaristan'ın Çırpan, Karacıkdağı, Eski Zağra, Akçakızanlık, Karinabad, Filibe, Hatuneli, Rus Kasrı, Havas-ı Mahmut Paşa, Ahyolu, Yeni Zağra, Varna, Hırsova, Silistre, Şumnu, Pravadi, Niğbolu, Çernova, Tırnova ve Razgart şehir ve kasabalarına dağıtılmışlardır.
            Naldöken Yörükleri de 1543 ten 1609 'a kadar; İhtiman, İzladi,Tatarpazarcığı, Filibe, Çirmen,Yanbolu, Ahyolu, Şumnu, Varna, Pravadi, Hırsova, Silistre, Aydos, Çernova, Tırnova, Lofça, Niğbolu, Hasköy, Çırpan, Kızanlık, Cisr-i Mustafa Paşa, Yenice Zağra ve Eski Zağra'ya    kadar yayılmışlardır.
            Selanik Yörüklerinin büyük bir kısmı bütün Makedonya ve Teselya'da dağınık ve az olarak da Bulgaristan ve Dobruca'da yaşarlardı. Ofçabolu Yörükleri de Manastır ve Kosova vilayetinde, az miktarda da Güney Bulgaristan ve Dobruca'ya yerleşmişlerdir. Vize Yörükleri Kırklareli, Edirne, Dimetoka Hasköy'e iskan olmuşlardır. Kocacık Yörükleri 1543-1584 yıllarında Hırsova, Varna, Pravadi, Aydos, Rus Kasrı, Ahyolu, Karinabad, Şumnu, Burgaz, Kızılağaç, Yanbolu, Filibe, Silistre, Hacıoğlupazarcığı, Akkirmanlı ve Bender  Kili'ye yerleştirilmişlerdir.
            Atatürk'ün anne tarafındın ataları Kocacık Yörükleri'ndendir. Osmanlıların ilk dönemlerinde, Karaman yakınlarındaki Taşkale köyünden alınan bir grup Kocacık Yörüğü, Makedonya'nın Manastır İli yakınlarına gönderilir. Bunlar yerleştikleri yere, kendi cemaat adlarından dolayı Kocacık derler. Atatürk'ün büyük ataları burada doğmuşlardır. Daha sonraları buradan Selanik yakınlarına göçerler.
            Baba tarafı Aydın yöresinden oralara giden Yörüklerdendir. Atatürk'ün dedesi Kızıl Hafız Ahmet Efendi diye anılır. Aile olarak bunların Kızıl Oğuz Türkmenleri'nden oldukları ifade edilir. Anadolu'daki Kızıl adlı köyler, büyük bir olasılıkla bu oymak tarafındın kurulmuştur.
            Bulgaristan'ın Deliorman yöresindeki Şumnu İli'ne bağlı Kocacık diye bir köy vardır. Bunların da aynı soydan geldikleri sanılıyor!
1543 ve 1584 yıllarında yapılan tahrirde Kocacık Yörüklerinin yaşadığı şehirler: (hane olarak)

Sıra No:          Yerler:               1543             1584

1.                             Hırsova                17                  26
2.                            Tekfurgölü           10                   12
3.                            Varna                    14                  14
4.                            Pravadi                 12                  12
5.                            Aydos                    8                    9
6.                            Rus Kasrı               11                12
7.                            Ahyolu                   6                   7
8.                            Karinabat               14                 15
9.                            Şumnu                    10                14
10.                        Burgaz                     4                   4
11.                        Kızılağaç                 6                   7
12.                        Yanbolu                 23                 24
13.                         Eskibaba                 4                  6
14.                         Kırkkilise              14                22
15.                         Edirne                    12                13
16.                         Filibe                       3                  7
17.                         Silistre                     6                   8

            II. Bayezid, Anadolu'daki bir kısım Kızılbaş  Türkmenlerin İran'daki Safevi hükümdarı Şah İsmail'in yanına gitmek istemeleri üzerine, bunları Rumeli'ye sürmüştür.
            3-TATARLAR: Çelebi Sultan Mehmet, Samsun ve çevresini aldıktan sonra, İskilip ve civarındaki Tatarları, Filibe ve Konuşhisar'a sürmüştür. 1460 tarihinde Gedik Ahmet Paşa tarafından Sinop ve Kastamonu alınmış, buradaki bir kısım halkı Filibe civarına iskan etmiştir. İskan olunan diğer bir  bu yerin adı da Tatarpazarcığı'dır. Rumeli'ye ilk geçen Türk aşiretleri arasında Tatarlar da vardır. Rumeli'ye ait en eski tahrir defterlerinde Tatarlar'dan bahsedilir.
            Bulgaristan'a Tatar gurupları çoğunlukla kuzeyden gelmişlerdir. Timur istilası (1400) sırasında Kıpçak Hükümdarı Aktay Han zamanında Eflak ve Tuna boylarına kadar inmişler Edirne ve Filibe civarını mekan tutmuşlardır.
            EVLAD-I FATİHAN: XVII. yüzyıla ait Yörük tahrir defterleri incelendiğinde Rumeli'ndeki Yörüklerin büyük bir kısmının yerleşik hayata geçtiği, az bir kısmının konar-göçer yaşadığı görülmektedir. Yoklamalarda eşkinci ve yamak yazılmadıkları anlaşılmıştır. Kendilerine verilen görevlere gitmedikleri tespit edilmiştir. Bu duruma sıkı bir düzen getirmek için 1691/1102 tarihinde Padişah bir hattı hümayun yayınlayarak Yörük taifesini Evlad-ı Fatihan adı altında Rumeli'nin sağ, sol ve orta kolunda olmak üzere yeniden teşkilatlandırdı. Bir vesikada “Evlad-ı Fatihan taifesi öteden beri Devlet-i Aliyenin güzide ve cengaver, itaatli ferman dinleyen askerlerinden olup, eski seferlerde küffar ile yapılan harplerde kendilerinden nice yararlılık ve yüz akları zuhur etmiş ve bu sebeple bu taife (Yörükler, Tatarlar) Evlad-ı Fatihan tesmiye ve ıtlak olunmuştur.”
            Evlad-ı Fatihan Teşkilatı XIX. Asır başlarında mevcuttu. 1837 tarihinde yeniden düzenlendi. Rumeli Yörüklerine bir takım muafiyetler tanındı. Rumeli'deki Türkleri kucaklayan bir teşkilat oldu. Bu belge Rumeli Türkleri'nin Yörük ve Türkmen kökenli olduklarının bir kanıtıdır.
            Savaşlar kaybedilince ve isyanlar sonucunda geriye dönüş başladı..
            93 (1877-1878) Harbi'ni yani Plevne Savaşı'nı izleyen ilk birkaç yıl içinde sadece Rusçuk'tan 30000 Türk Bursa'ya göç etmiştir. Gelenler Bursa'da 15 yeni mahalle ve 18 köy kurmuşlardır. Gemlik ve İnegöl'de de pek çok yeni yerleşimler kuruldu. Bu büyük göçü sonraları diğerleri (1912, 1950,1989) izledi.
            Büyük Atatürk'ün dediği gibi; “Göçmenler, terkedilmiş topraklardan bize kalan hatıralardır.” Hüseyin Genç / Araştırmacı-Yazar

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder