11 Nisan 2012 Çarşamba

BURSA’DA OĞUZ KÖYÜ: İĞDİR


Murat KAVAKLI / Araştırmacı-Yazar
Bursa’ya 19, Gürsu’ya 6 km uzaklıkta bulunan İğdir Köyü Bursa’nın fethinden önce kurulan yedi asırlık Oğuz köylerinden birisidir. Geleneğe göre;  Oğuzhan’ın Günhan, Ayhan ve Yıldızhan adlı oğullarına Bozoklar ya da dış Oğuzlar, Taş Oğuzlar denir. Oğuzhan’ın Gökhan, Dağhan  ve Denizhan adlı oğullarına da Üçoklar, İçki Oğuz veya Üç Oğuzlar adı verilirdi.
Denizhan oğulları, İğdir, Buğdüz, Yıva ve Kınıklardır. Denizhan oğulları şölenlerde hakanın sol tarafında otururlardı. Her Oğuz boyunun yeri, şölenlerdeki et payı (sünük), armaları (ongun), damgaları belirlenmişti. Her şey eski Türk sosyetesinde bir protokole tabi idi.
İğdir,  Buğdüz, Yıva Kınık’ın et payı sol buttur. Şölenlerde koyunun sol but kısmı bunlara tahsis edilmişti. Bu gruptaki Oğuz boylarının ongunu (arması) Çakır kuşudur. Ongun totem değildir. Çünkü Türkler İslamiyet’ten önceki devirlerde bile hayvanlara tapmazlardı. Bazı yırtıcı hayvanları kendilerine sembol olarak almışlardı. (Kurt, Kartal gibi)
İğdir’in anlamı; iyilik ve büyüklük sahibi, en üst seviyede yiğit ve silahşor demektir.  “İğdir”, baş eğdirir, itaat altına alır anlamını taşır.
Damgaları:
Damga 1: Yıldırım görüntüsündeki bu damga Oğuzlara gökten, Allah tarafından verilen Kut’u anlatır. Kut; yeryüzünde hakanlık etme hakkıdır, Tanrı’nın bağışıdır.
Damga 2: Alt çizgi yeryüzünü, üst çizgi gökyüzünü simgeler. Üst çizgi üzerindeki dikey kısa çizgi insandır. Bu insan kut sahibi olan Oğuzlardır. Yeryüzüne ve gökyüzüne hükmetme yetkisini taşırlar. Oğuzhan’ın oğullarının adları bu yüce ülküyü anlatır zaten. (Gün-Ay-Yıldız, Gök-Dağ-Deniz)
Damga 3: Bir okun uç kısmı. İğdir Oğuz boyu;  Denizhan oğullarının deste başıdır. Ağabeydir, okun ucudur. Okun diğer kısımları Buğdüz, Yıva ve Kınık oluyor.
İğdir ismi; Iğdır, İngildir, Eğridir, Eğirdir, Yiğdir gibi de telaffuz edilmiştir.
Anadolu’daki İğdir köylerinin sem isimlerini tetkik edince, bunların Doğu Türkistan taraflarına kadar uzandıkları anlaşılıyor. Çünkü semt adlarında Sincan ismine rastlanıyor. Kendi aralarındaki çekişmeleri sebebiyle 950’li yıllarda Hazar Denizi’nin doğusundaki Mangışlak yarımadasına büyük bir İğdir grubu gelir. Burada başka Oğuz boyları da vardır. Eski İskit yurdu Mangışlak’tan Moğol baskısı ile Anadolu’ya giren İğdirler bölünerek dağılmışlardır. Kars’ın Iğdır ilçesi belki Anadolu’nun en eski İğdir’idir. Buradan Bursa’ya kadar bir kısım İğdirlerin gelmesi yaklaşık üç asırlık bir zaman dilimi içerisinde olmuştur.
İğdirler yoğun olarak Tarsus, İçel, Koçhisar, Teke, Hamid ve Menteşe bölgelerinde 16. Yüzyıl kayıtlarında görülüyorlar.
Bugünkü Türkiye’nin dominant Türk Milli kültürünün oluşumunda İğdir Oğuz boyunun da önemli bir rolü olduğu kesindir. Osmanlı imparatorluğunu kuran Kayılar 400 çadır halkı ile Anadolu’yu Türkleştirmiş değildir. Oğuz boyları birlikte gelmişler, yardımlaşmışlardır. Anadolu’daki Müslüman Oğuzlar, Müslüman olmayan Oğuzların üzerine geldikleri için, süratle Anadolu’da İslamiyet yayılmıştır.

İĞDİR KÖYÜ NE ZAMAN KURULDU?
1299’da Yarhisar ve İnegöl, 1301’de Yenişehir, 1302’de Uluabat’daki Alyos adası, 1303’te Kestel ve Kite (Ürünlü), 1326’da Bursa, 1330’da İznik fethedilmiştir. İstanbul ise 1453’de alınabildi.
Yukarıdaki tablodan anlaşıldığı gibi zayıf kaleler önce düşürülmüştür.  İğdir’in ileri karakol niteliğinde bulunan ve tarihi yolların güvenliğini sağlayan kalesinin Kestel’den biraz önce veya aynı tarihte fethedildiği şüphesizdir. İğdir’in kuruluş tarihi yaklaşık olarak 1295-1303 tarihleri arasındadır.
Köyde bulunan 3 yaşlı selvi ve 3 yaşlı çınar, İğdir Köyünü kuran Oğuzların hatırasıdır. Üçoklardan olduklarının simgesidir. Ağaçların yaşı kesin bilinmese de 6-7 asırlık olabilir.
İğdir Köyü ve Cumalıkızık ovayı kontrol altına almak üzere kurulmuştur. Adeta Anadoluhisarı ve Rumelihisarı gibi. Bursa’yı düşürebilmek için gelecek yardımların engellenmesi amaçlanmıştır.
1530 tarihli tahrir defterlerinde Osmanlı coğrafyasında 43 adet İğdir vardır. 1845 yılında 147365 kuruş geliri olan İğdir Köyü 9989 kuruş vergi vermektedir.
Yakın tarihlere kadar (1970’ler) Bursa’nın en önemli hasır üreticilerinden olan İğdirliler, köyün alt kısmındaki bataklık-göl alanının kurutulması ile hasır dokuma mesleğini  terk etmişlerdir. Önemli geçim kaynaklarından birisi de ipek üretimi iken, hasırcılık gibi bu da tarihe karışmıştır. Eski konaklarda kalan kerevetler ve bir semte adına veren “Dutluk” ipekböceği üretiminden kalan son hatıralardır.
Günümüzde İğdir Köyü’nün en önemli geçim kaynağı seracılık, meyvecilik ve sebze yetiştiriciliğidir. Hayvan yetiştirme ve tahıl üretimi geri planda olup fazla önem arz etmez.
Gayriresmi sözlü tarihe göre 65 evladını Çanakkale’ye gönderen İğdirliler Yunan işgalinde çok sıkıntı çekmişlerdir. Türk Ordusu Karatepe’ye konduğunda Yunanlılar hızlı bir şekilde çekilmektedir.  İğdir’in kuzeyindeki Mermeroluk Tepesi’nin altında, Kavaklar denilen yerde, Deli Halit Paşa bu esnada Yunan Ordusu’nun hareketini takip etmekte ve plan yapmaktadır. (Türk Ordusu’ndan 3-4 km ileride)
İğdirli gazilerin heyecan dolu maceraları –bir eski kitabın kopuk yaprakları gibi- yılların ve hafızaların aşındırmasıyla da olsa hala İğdir’de anlatılmaktadır.
Bütün Oğuz köylerinde olduğu gibi İğdir’de de saygı duyulan Laleli Dede ve İğdir dedesinin medfun olduğu mahaller vardır. Kesin olarak mezar yerleri bilinmez. Oğuzlardaki dede kültürü nedir? Bu sorunun cevabı Oğuzların muhteşem destanları Dede Korkut’ta gizlidir. Her Oğuz obasının bir bilge kişisi vardır. Tıpkı Dede Korkut gibi. Bu bilge kişiler anlaşmazlıkları giderirler, hikmetli sözler söylerler. İnsanları hayra, iyiliğe yöneltirler. Duaları kabul olunan alperenlerdirler. İşte dede-baba olarak anılan, kabirleri ziyaret edilen zat-ı muhteremlerin tarihi ve geleneksel kültürümüzdeki yerleri ve sırları budur. Geyikli Baba, Abdal Murad, Doğlu Baba, Cumalıkızık’ın Sal Dede’si, İğdir’in Laleli Dede’si ve İğdir Dede’si bunlardan sadece birkaçıdır.
Günümüzde İğdir adını taşıyan yerleşim yerlerinin sayısı epeyce azalmış, 14 kadar kalmıştır. Birçok İğdir Köyü başka isimlerle anılmaktadır.
Orta Asya’dan Anadolu’ya taşınan Oğuz gelenekleri günümüzde yaşamaktadır. Kültürümüz yaşıyor, yaşatmak tarihi sorumluluğumuzdur. Adet ve geleneklerimiz zaman içinde, yaşanan çağa göre şekillendirilmiştir.

Araştırmalarımızdan bir örnek vereceğim:
Düğünlerde uzun bir sırık ucuna takılan bir elmaya ateş ederler, isabet ettirene ödül verilir. Bu gelenek Oğuz Han döneminden kalmadır. Oğuz Han 40 arşınlık iki direk diktirmiş; birisine altın, diğerine gümüş top astırmıştır. At üzerinde giden savaşçılardan Bozoklar altın topa, Üçoklar gümüş topa ok atarlardı. Hedefi vuranlar ödüllendirilirdi. Şölenlerde yapılan bu atıcılık gösterisi günümüze bu şekilde uyarlanmıştır.
Çağımızın teknolojik gelişmelerine paralel olarak hızla değişen köylerimiz gibi İğdir köyü de geleneksel mimarisini koruyamamıştır. Birkaç harabe tarihi Konak, zamana karşı direnmek istercesine ayakta kalma mücadelesi vermektedir.
Tipik bir Oğuz köyü olan İğdir’de sıcakkanlı, misafirperver insanların yüz hatlarına bakınca;, Orhun, Yenisey ve Uygur yazıtlarından aşina olduğumuz Oğuz Türlerini görmekteyiz. Çevre köylerdeki Karakeçililer, Kızılkeçililer ve diğer Oğuzlar. Türk milletinin ana gövdesi olan Oğuzlar.. İşte biz bu milletiz. Türkiye’nin her yerinde biz varız, İğdir Oğuz köylerinden bir köydür güzel Bursa’da. (Bu yazı henüz basım aşamasında olan Oğuz Köyü İğdir adlı eserden özetlendi.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder